Bugünlerde Öcalan ismi gene çok konuşuluyor hem de hiç beklemeyeceğiniz kişiler Öcalan ismini dile getiriyor ve hatta umut hakkından yararlandırılıp salıverilmesi gibi uç fikirleri bile savunuyorlar.
Oysa iktidar 2023 yılında yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını muhalefetin PKK ve FETÖ terör örgütü ile işbirliği yaptığı palavrası üzerine oturtmuştu. Yoğun yalan ve iftiralar, hatta düzmece videolar içeren bu kampanya ve algı operasyonu milletimizin en azından bir kısmını etkilemiş Cumhur ittifakının seçimleri kazanmasına yaramıştı.
Oysa gerçekler bambaşka bir kere Öcalan’ı tabiri caizse bizim Ecevit yakaladı, yargıladı, hapse tıktı ama AKP iktidarı hem İmralı ile pazarlık yaptı, çözüm süreci yürüttü ve hem de seçim kazanabilmek için Abdullah Öcalan tarafından yazılmış bir mektubu televizyonlarda okuttu, biraderi Osman Öcalan’ı ise çıkardı TRT’de konuşturdu.
Bugün ise iktidarın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çıkıp "Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey olmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın." Diyor.
Kırk yaş altı gençlerimiz eskiyi pek bilmez oysa kurulduğu günden bu yana PKK’ya karşı en büyük başarı Bülent Ecevit Başbakanlığı döneminde elde edilmiştir.
Süreci kısaca özetleyeyim: Öcalan Temmuz 1979'da Suriye'ye sığınmış ve Ekim 1998'de hükûmet tarafından sınır dışı edilene kadar da PKK terör örgütünü buradan yönetmiştir. Suriye sadece Öcalan’a ikamet izni vermemiş aynı zamanda PKK’lılara her türlü lojistik ve eğitim desteğini de vermiştir.
Eylül 1998'de Türkiye, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Suriye'yi, Öcalan'ı sınır dışı etmeye zorlama kararı alındı. 16 Eylül'de Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, sınır yakınlarında Suriye'ye yönelik bir açıklama yaptı. Meclis açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de "Suriye'nin teröre destek vermeye devam etmesi halinde karşılık verileceğini" söyledi.
Baskıya dayanamayan Suriye hükûmeti önce sınıra yakın PKK kamplarını kapattı, ardından Öcalan'ı ülkeden sınır dışı etti.
9 Ekim 1998'de Suriye'ye ait bir uçak, Öcalan ve PKK'nın Yunanistan temsilcisi Ayfer Kaya'yı Yunanistan'a götürdü. Fakat iltica talebi Yunanistan tarafından kabul edilmeyen ve ülkeyi üç saat içinde terk etmesi söylenen Öcalan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve Moskova'ya geçti. Öcalan'ın 4 Kasım'da Rusya'ya yaptığı iltica talebi Rusya Parlamentosu'nun alt kanadı Duma tarafından kabul edildi, ancak Rusya hükûmeti de Öcalan'ın ülkeden ayrılmasını istedi.
12 Kasım'da İtalyan Komünist Yeniden Kuruluş Partisi'nin bir üyesi Moskova'ya gelerek Öcalan'la buluştu ve onu Roma'ya götürdü, Roma'ya sahte pasaportla varan Öcalan tutuklandı. Türkiye de Öcalan'ın iadesini istedi, ancak İtalya kabul etmedi. İtalyan hükûmeti, Öcalan'ı Almanya'ya göndermek için çaba sarf etti. Almanya Öcalan'ı İtalya'dan istemeyerek sorunun dışında kalmayı tercih etti. Bu esnada İtalyan mahkemeleri Öcalan'ı serbest bırakmış, Öcalan Roma dışında bir villaya yerleşmişti. Bu esnada Yunanistan hükûmetinden bir grup, Öcalan'ı Afrika'da bir yere gönderme konusunda girişim başlattı.
31 Ocak 1999'da Öcalan bir kez daha uçakla Yunanistan'a geçti. Buradan 2 Şubat 1999'da Nairobi'ye götürüldü ve Yunanistan'ın Kenya Büyükelçiliğine geçici olarak yerleştirildi. Baskılar artınca Yunan büyükelçi Öcalan'a, seçtiği bir konuma gitmekte serbest olduğunu ve Hollanda'nın onu kabul etmeye hazır olduğunu söyledi.
Öcalan, 15 Şubat 1999'da siyasi sığınma talebinde bulunduğu Hollanda'ya gitmek üzere büyükelçilikten ayrılıp Nairobi Havalimanı'na götürüldü. Havalimanına vardığında Türkiye'den iş adamı Cavit Çağlar'a ait özel uçakla gelen Engin Alan'ın komutasındaki özel kuvvetler tarafından derdest edilerek Türkiye'ye getirildi.
Sonrası malum Öcalan son derecede şeffaf bir şekilde yargılandı ve mahkûm edildi. Bu mahkûmiyeti ile özel güvenlikli bir hapishaneye yerleştirildi ve o gün bu gün orada cezasını çekiyor.
Bu süreçteki asıl dikkat çekici husus Ecevit’in diplomatik başarısıdır bu başarı sonucunda ne Yunanistan, ne Rusya ve ne de İtalya Öcalan’ı saklamaya cesaret edememiştir.
Malum Ecevit CHP kökenli tabiri caizse bugünkü CHP yönetiminin de rahat rahat bizim Ecevit diyebileceği bir figürdür. Bu ekolü PKK ile işbirliği yapmakla suçlamak ise iftira atmanın dik alasıdır.
İşin açığı Ecevit Erdoğan’a terör ve ekonomi sorunları çok büyük ölçüde halledilmiş tabiri caizse dikensiz bir gül bahçesi teslim etmiştir birde bugün geldiğimiz noktaya bir bakın.