Uluslararası ilişkiler evreninden bir yıldız daha kaydı: Joseph Nye. Meslektaşlarına göre Nye entelektüel birikim ve bilim sermayesine büyük katkılarda bulunurken Amerika'nın dünyadaki rolünü anlatmakta öncü, özellikle nükleer silahların tehlikesini azaltmak için ciddi mücadeleler veren altmış yıldır etkin ve üretken bir hoca olduğu hep bir ağızdan söylendi.

Başkan Biden’ın Ulusal Güvenlik danışmanına göre fikirleri birçok karar vericilerin dünya görüşlerini ve yaklaşımlarını etkiledi. Bu yeni bir gelişme değildi zira kendisi Carter ve Clinton dönemlerinde ulusal güvenlik konularında ve kadrolarında yer alıp katkıda bulunurken akademi ile karar vericiler arasında soğuk savaşın son yıllarında nükleer silahların kontrol altına alınmasının önemini vurgulamıştı. Sovyetler Birliği çökerken silahların güvenli ellerde olmasının altını çizerken ne kadar tehlike içerdiğini önemseyenlerin başını çekmekteydi.

John Kerry’nin 2014'te başkan olması halinde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için ve Başkan Obama'nın da kendisine Japonya'ya büyükelçi olarak atamayı da düşündüğü dile getirilirken akademik teoriler ve fikirler ile devlet politikaları arasındaki boşluğu doldurduğu öne sürülmekteydi.

Nye, Harvard'da doktorasını tamamladıktan sonra 1964'te öğretim üyeliğine başladı ve Harvard Kennedy Okulunun 1995 ve 2004 yılları arasında dekanı olarak görev aldı. 1970'lerde yeni güçlerin yükselen etkilerini akademik yayınlarında çok uluslu şirketlerin, ülkeler üstü sosyal hareketlerin ve uluslararası örgütlerin dünya siyasetindeki etkilerini açıkladı.

Nye hayatı boyunca 14 kitap ve 200'den fazla makale yayınladı. Robert Keohane ile birlikte kaleme aldığı ‘Güç ve Karşılıklı Bağımlılık’ kitabında Neo-liberalizmin altyapısını oluşturup neoliberal teoriyi geliştirirken onyıllarca uluslararası ilişkiler öğrencilerinin başyapıtı olan bu eserden sonra daha da mühim bir teorik yaklaşıma imza attı: Yumuşak Güç. Karşılıklı bağımlılığın önemini izah etmekten ziyade yumuşak güç fikri kültürel gücün içeriğini analiz etti. Temel hipotez başka ülkelerin yabancı bir ülkenin istediğini dilemesi üzerine kuruldu. Bu değiştiği zaman da havuç ve sopa politikalarının öneminin azalacağı manasına geliyordu, bir anlamda silahlar ve ekonomik yaptırımlar içeren sert güç yerine kültür ve değerleri öne süren yumuşak güç fikri ile istenilen hedeflere varılacağını savundu.

Nye tam da Amerika'nın düşüşte olduğu düşünülürken, askeri ve ekonomik gücün eksikliğini vurgulayıp bir başka noksanlığa işaret ediyordu; o da ikna kapasitesi ve çekiciliğin önemli bir güç unsuru olduğu idi. Bir ülkenin kültürü, sivil toplumunun gücünün belki tank ve uçak gemileri gibi sayılamayacağı, ama oldukça etkili olduğunu karar vericilere duyurmaktı.

Mart ayındaki Trump-Zelenski görüşmesini ciddi bir şekilde eleştirdi ve canlı yayında kamuoyuna aktarılan tartışmayı Putin'in zaferi olarak niteledi. Başkan Trump'ı narsisiz olarak adlandıran Nye kendi ülkesinin kurumlarının altını oymakla suçladı. Trump'ın seçildikten hemen sonra Kanada'yı, Grönland'ı ve Panama kanalını gerekirse askeri güç kullanarak ilhak etme tehdidiyle özellikle Latin Amerika'da Amerikan emperyalizm fikrini hortlatmak gibi fevkalade olumsuz gelişmelere katkıda bulunduğunu açıkça ve korkmadan ifşa ederken, Trump kampanyasında sıkça ifade edilen ‘ilk önce Amerika’ sloganının sonunun kaçınılmaz olarak ‘yalnız Amerika’ olacağını belirtti.

Amerika'nın çekiciliğini halkın hükümeti eleştirebilmesi ve bunların da hür ve özgür basın yoluyla kamuoyuna duyurulmasının yabancıların Amerikan değerlerini beğenmesi ve özenmesine bağlarken, Başkan Trump'ın Amerikan güvenilirliğini yitirdiğinin altını kalın çizgilerle çizerken Amerikan toplumunun uzun vadede yumuşak gücünü muhafaza edeceğini, vatandaşlarının zorluklar karşısında dayanıklılık ve azmine bağlaması da vefatından önceki son analizlerinden biri oldu.

Profesör Nye gerçekten de klasik fildişi kulesinde yaşayan bir hocadan ziyade çok hoşsohbet, insan odaklı, gülümseyen bir kişiliğe sahipti. Buna bende şahit oldum. Londra’da bir konferansını dinledikten sonra podyuma çıkıp kitabını imzalamasını rica ettiğimde ismimi öğrenince nereli olduğumu sorduktan sonra keyifli ve uzunca bir fikir alışverişinde bulunmuştuk. Uluslararası ilişkiler yeri kolay kolay doldurulamayacak bir hocasını kaybetti.