Aslında uzun zaman “kazanacak aday, kazanacak aday” diye konuşup bunu bir siyasi strateji olarak pazarlayanların şimdi kazanamayacak ama kaybettirebilecek adaylar üzerine bir oyun kurması siyaseten ve aklen de son derecede tuhaf bir gelişmedir.
Akşener’in düne kadar cumhurbaşkanı olsun, memleketi kurtarırsa bu kurtarır diye isimlerini üzerine basa basa telaffuz ettiği, tabiri caizse kızılca kıyameti kopardığı kişiler için bu gün hakarete varan sözler sarf etmesi ve bu isimleri beceriksizlikle suçlaması da ayrı bir garip olaydır.
Peki, Akşener bunu neden yapıyor?
Dedektifler hep hayatın olağan akışına aykırı sıra dışı olayları takip ederek ipin ucunu yakalamıştır, bizde biraz siyasi dedektiflik yaparsan belki bazı ipuçlarını yakalayabiliriz diye düşünüyorum.
Meral Akşener, Eylül 2022’de son derecede samimi görünerek şunları söylemişti:
“Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla beraber’ vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir. Yıllarca CHP ve sağın renkleri arasında büyük bir mesafe varken o davranış biçimi o aradaki alanı, o uzaklığı kapattı.”
Sonra hatırlarsanız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kendisine verilen hapis ve siyasi yasak cezası sonrası İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le bir araya gelmesi ve Akşener’in İmamoğlu’na öylesine candan sarılması da Aralık 2022’de epey bir gündem olmuştu.
Recep Bey ise 23 Kasım 2022 tarihindeki konuşmasında “Temenni ederiz ki bunlar da bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir.” Demişti.
Akşener, konu ile ilgili olarak 29 Aralık 2022 tarihinde de yazar Elif Çakır’a, şu açıklamalarda bulunmuş ve "Altılı masa asla dağılmayacak, masayı dağıtmaya kimsenin gücü yetmez. Ne ben ne de başkası ülkenin geleceğinin konuşulduğu o masadan, hiçbirimiz kalkmayız." Demişti…
Sonra Mart 2023 tarihinde Akşener bir açıklama yaptı ve “Dünkü toplantıda beş siyasi parti Kılıçdaroğlu’nun ismini dile getirdi. Dünkü toplantıda Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı olarak önerdik. Milletimizin haklı beklentilerini masanın kararlarına yansıtma çabamız reddedildi.
Altılı masa millet iradesini kararlarına yansıtma kabiliyetini kaybetmiştir. Bu masa artık potansiyel adayların tartışılabildiği ortak akıl platformu olmaktan çıkmış, tek bir adayın tasdiki için çalışan noter masasına dönüşmüştür.”
Ne bir kumar ne de bir noter masasında olmayacağız. 85 milyonun kaderini göz göre hiç etmeyeceğiz.
Yavaş ve İmamoğlu’na çağrımdır. Halk sizi göreve çağırıyor. Kritik kırılmanın eşiğinde millet sizi göreve çağırıyor. Ateşten gömleği giyme vazifeniz var. Bu vazife milletin sesini duyma vazifesidir. Bu vazife reddedilemez bir vazifedir. Çünkü bu karar milletindir.
Ya tarih yazacağız ya da tarih olacağız.” Diyerek masadan kalkmıştı…
Meral Akşener’in masadan bu üslup ile kalkışı hem seçmeni şok etmiş büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve hem de Millet İttifakına kolay kolay onarılamayacak boyutta bir hasar vermişti.
Sonrasını biliyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu % 48 oy alarak seçimleri kaybetti ve Recep bey de anayasamıza yüzde yüz aykırı olmasına rağmen üçüncü bir kere daha Cumhurbaşkanı oldu.
Seçimin kaybedilmesinde Akşener’in bu çirkin üsluptaki çıkışının çok büyük bir etkisi olduğu kesindir.
Fakat daha sonra daha da ilginç bir gelişme oldu ve yerel seçimler için Akşener çok daha uzlaşmaz bir tavır takındı, kazanamayacağı aşikâr olduğu halde ittifak halinde hareket etmeye yanaşmadı dahası başta İstanbul ve Ankara olmak üzere her yerde kazanması mümkün olmayan adaylar çıkardı.
Peki, neden?
Bu tutarsız ve tuhaf davranışların bir nedeni olmalı değil midir?
İnsanın aklına yoksa Akşener zaten o masaya kalkmak için oturmuş ya da oturtulmuştu sorusu gelmiyor mu?
Bu tip akla mantığa uymayan garip olaylarda azmettiriciyi bulmak için bu olay kime yarıyor ona bakmak en sağlam yol ve yöntemdir.
Hem genel seçimler ve hem de yerel seçimlerde bu davranışların bir tek sarayın işine yaradığı ise kesindir.
Bunu ben gördüğüme ben bildiğime göre Akşener bilmez mi?
Elbette görür, elbette bilir o halde neden?