Mansur Yavaş’ın yapılan görüşmede Kemal Kılıçdaroğlu'na hitaben: "Genel başkanlık koltuğuna oturunca Ekrem İmamoğlu'nu adaylıktan geri çekip beni aday göstereceğiniz ve bu konuda iktidarla anlaştığınız söyleniyor. Şu kadarını bilin, böyle bir durumda beni aday gösterirseniz ben de çıkıp bunu kabul etmediğimi söyler, partiden istifa eder ve siyaseti de bırakırım." dediği konuşuluyor...

Bu konuların gündemde çokça konuşulması üzerine Mansur Yavaş bir açıklama yaparak;

“Bugün öyle bir dönemden geçiyoruz ki, bir ve beraber olmaktan başka ne şansımız var ne de çaremiz. Hep söyledim; bu sadece bizim partimizin meselesi değil, tüm muhalefet partilerinin sorumluluğudur. Çünkü eğer birlikte hareket etmezsek, sadece bugünü değil, geleceğimizi de kaybederiz. Hatta torunlarımız dahi bizi affetmez. İktidar uzun bir süredir, partimize ve belediyelerimize yönelik itibarsızlaştırma kampanyası yürütüyor. Bu kampanyayı yürütürken hem tarafsız olması gereken yargıyı, hem tarafsız kalması gereken bürokrasiyi kullanarak partimizi cendereye almaya çalışıyor.

Ekrem Başkan dahil 11 belediye başkanımız cezaevinde. Haklarında hazırlanmış bir iddianame bile yok. Şimdi hal böyleyken partimizin 38. Olağan Kurultayına yönelik açılmış bir dava var. Bir hukukçu olarak ifade etmem gerekirse bu davaya hukuk içinde bakılırsa buradan iktidarın arzu ettiği sonucu alması mümkün değil. Çünkü tek yetkili anayasal kurum Yüksek Seçim Kuruludur. Ancak, siyasallaşmış bir yargı düzeninde bir beklenti yaratılmak isteniyor. Benim en çok üzüldüğüm bu beklentinin partimizde bir türbülans ve tartışma yaratmış olmasıdır.

ABB Başkanı olarak benim iki büyük hedefim var:

  1. Ankaralıların teveccühüyle geldiğim bu makamda olduğum sürece Ankaralılara hizmet etmek ve onların güvenini boşa çıkarmamak.

  1. Cumhur İttifakı'nın ülkemize dayattığı başkanlık rejimini sona erdirip, ülkemizin yeniden demokratik parlamenter sisteme geçişini sağlamak için bir nefer gibi çalışmak.

Ülkemizin sorunlarını ancak ve ancak Cumhuriyet Halk Partisi çözebilir ve bu memleketin CHP’ye ihtiyacı var. Bunun için de iç sorunlarla boğuştuğu izlenimi vermekten kaçınmamız bir gerekliliktir. Bir hafta boyunca süregelen ve Cumhuriyet Halk Partililerin hiç hoşnut olmadığı bu tartışmaların bir şekliyle sonlanması şarttır. Bu süreçte önceki genel başkanımız, mevcut genel başkanımız ve tüm partililerin tek yumruk halinde bir ve bütün durması en büyük arzumdur, olması gerekendir. Aksi halde ben dâhil hiçbirimizin siyaset yapmasının bir anlamı kalmaz. Benim anlatmak istediğim sadece bundan ibarettir.” Demiş.

Ben lise yıllarımdan beri politik ve ideolojik bir duruşu olan, bu kapsamda siyaseti yakından takip eden biriyim emin olun Mansur Yavaş son 50 yıldır bu ülke siyasetine damga vuran en akıllı ve ahlaklı siyasetçidir ve tam da özlenen bir devlet adamı duruşuna sahiptir.

Bugüne kadar memleketten çok siyasetçi gelip geçti, bunlardan kimi çok akıllı ama yeterince ahlaklı değildi, kimi ise çok ahlaklı ama yeterince akıllı değildi dolayısı ile bunların hiçbir zaman ciddi bir devlet adamı duruşu da olmadı. Hem akıllı ve hem de ahlaklı olan, tam bir devlet adamı duruşu sergileyebilen siyasetçi ise ne yazık ki çok ama çok az oldu Mansur Yavaş işte bu az rastlanan siyasetçilerden bir olmayı başardı.

Açıkça söylemek gerekir ki ülkenin bu gün içine sürüklendiği kaotik siyasi ve hukuki ortamda fırsatçılık yapmadan, siyasi duruşunu bozmadan, sözüne sadık kalarak doğru olanı yapmayı becermek kolay bir iş değil ve Mansur Yavaş işte tam da bunu yapıyor.

Emin olun bu duruş Türk Demokrasisinin korunması, parlamenter rejime geri dönülerek güçler ayrılığının tesisi ile denge ve denetleme mekanizmalarının kurulması yönünde çok ama çok önemli bir unsurdur, bu duruşun korunması gerekir...