Sevgili okurlarım, Yaz geldi. Güneş kendini gösterdi, okullar 20 Haziran da tatile girdi ve sonrasında sahiller doldu, oteller kampanya üstüne kampanya yapıyor, ama o kadar pahalı ki dolması mümkün değil ve sosyal medya tatil pozlarıyla dolup taşıyor.

Ama o ekranlara bakarken iç çekerek geçen milyonlarca insan var bu ülkede. Çünkü tatil artık sadece ihtiyaç değil, aynı zamanda bir ayrıcalık haline geldi maalesef ki !!!!!!!!!.
Bir hafta bile olsa nefes alabilmek, çoluk çocuk deniz kokusu duyabilmek, bir otel ya da pansiyon köşesinde yorgunluğu atmak... Bu hayal bile çoğu insan için sadece hayal artık. Çünkü ülkede öyle bir tablo var ki; insanlar bir yıl boyunca dişini tırnağına takıp çalışıyor, ama bir haftalık tatil için bile cüzdanında yeterli parayı bulamıyor. 4 kişilik bir ailenin otel masrafı konaklama yol vs. 120.000TL’den başlıyor .
Ekonomi başını almış gitmiş. Maaşlar eriyor, market fiyatları sabah başka, akşam başka. Kiralar, faturalar, okul masrafları, mevsiminde ucuz olması gerekirken pahalı olan meyve ve sebzelerin durumu .
Bir evde iki kişi çalışsa bile “ayağı yorganına göre uzatmak” artık yetersiz kalıyor. Çünkü yorgan küçücük, ayak büyük. İnsanlar artık sadece geçinmeye değil, hayatta kalmaya çalışıyor.
Ve bu koşuşturmanın ortasında bir mola, bir ara, bir tatil hayali bile ulaşılmaz bir noktaya evrilmiş durumda.
Hayır sevgili okurlarım, tatil bir lüks değildir. Tatil, insanın hem bedenini hem ruhunu dinlendirme hakkıdır. Tatil, bir yorgunluk ödülüdür.
Bir öğretmen, bir işçi, bir hemşire, bir esnaf, asgari ücretle çalışan vatandaşımız , yıllarca çalışmış emekliliğe hak kazanıp artık dinlenme ve gezme zamanı diyemeyip halen hayatta kalabilmek için çalışmaya devam eden emeklimiz , tüm yıl boyunca sabahın köründe kalkıp çalışan bu insanlar neden bir hafta olsun deniz kıyısında bir çay içemesin?
Ama işte geldiğimiz nokta şu:
Bir tatil yapmak, 3-4 kişilik bir aile için neredeyse asgari ücretin 4-5-6 katı kadar harcama gerektiriyor.
Otel mi? Hayal.
Uçak bileti mi? Mümkün değil, Otobüs mü!!! Neredeyse uçaktan pahalı fiyatlara sahip bilet .
Hadi arabayla gidelim desen, benzin fiyatı korkutucu , artan fiyatlara yetişmek mümkün değil.
Ev kiralayalım desen, günü 15.000-20.000 TL’den başlıyor.
Sonuç? İnsanlar ya memleketteki akrabalarının evinde kalıyor ya da hiç bir yere gitmeyip camdan dışarıya bakarak sosyal medyada başkalarının tatilini izliyor. Ve bu izleme hali, yerini yavaş yavaş öfkeye, kıskançlığa ve hatta umutsuzluğa bırakıyor.Hayaller , umutlar tükendikçe insanoğlu ben ne için yaşıyorum sadece karnımı doyurmak için mi ? Sorularıyla beynini meşgul ederek psikolojisini de bozuyor ve maalesef ki bu durum virüs misali insanların hepsine yayılmaya başlıyor.
Bir ülkenin ekonomisini sadece büyüme rakamlarıyla, borsa endeksleriyle ölçemezsiniz.
Gerçek ekonomi; halkın tenceresinde ne kaynadığıyla, çocuğuna dondurma alıp alamadığıyla, bir hafta olsun güneşin altında oturup “oh be” diyip diyemediğiyle ilgilidir.
Bu ülkenin büyük çoğunluğu için şu an tatil; bir Instagram gönderisi kadar uzak, bir faturanın gölgesinde kadar yakın.
Ve bu durum, sadece ekonomik değil, sosyal bir yıkımdır aynı zamanda. Çünkü insanlar sadece yorulmuyor, aynı zamanda tükeniyorlar.
Tatil yapamamak, sadece dinlenememek değil; motivasyon kaybı, tükenmişlik, yaşamdan zevk alamamak gibi psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor.
Tatil, sadece zenginlerin hakkı değil. Bu ülkenin sırtında yük taşıyan insanların da hakkı.
Ama öyle bir sistemde yaşıyoruz ki, çalışmak ödül değil ceza gibi hissettiriliyor. “Sen çok çalış ama yine de hiçbir şeye yeteme” hissi… En acısı da bu değil mi?
Bir anne baba düşünün. Çocuklarına bir yaz tatili sunamıyorlar.
Denizden, kumdan, doğadan mahrum büyüyen çocuklar...
Ve sonra biz bu çocuklardan geleceğe umut olmalarını bekliyoruz.
Sadece bireylerin değil, bu ülkeyi yönetenlerin de şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir durum bu.
Devlet destekli tatil köyleri, kamu çalışanlarına yönelik sosyal tesisler, emekçilere özel kamp alanları…
Bunlar daha adil bir tatil hakkı için hayata geçirilmeli.
Ayrıca şehir içinde bile insanların nefes alabileceği, çocuklarıyla 2 saat bile olsa rahat edebileceği parklar, göl kenarları, kültürel alanlar yaratılmalı. Çünkü herkesin her yaz Antalya’ya, Bodrum’a gitme şansı yok. Ama herkesin biraz olsun huzur bulma hakkı var.
Sevgili dostlar bu konu ile ilgili son sözüm şudur ki!!!!!,
Tatil; sadece bavul toplamak değil, ruhu dinlendirmektir. Bir ağacın gölgesinde kitap okumaktır. Denize ayak sokmaktır. Sabah kahveni kuş sesleriyle içmektir. Bu hakkı, insanlara çok görmeyelim.
Çünkü bu ülkede milyonlarca insan sadece tatil yapamıyor değil; tatil hayali kurarken bile suçluluk hissediyor.
Ve bu en acısı…
Umarım bir gün, tatilin sadece bir ayrıcalık değil, herkesin ulaşabildiği bir ihtiyaç olduğu günleri de görürüz diyorum.
Herkese mutlu hafta sonları diliyorum.