Sevgili okurlarım bu hafta emek hırsızlarının çocuklarımıza ve emeklerine verdiği zararlardan bahsetmek istiyorum sizlere;
Türkiye’nin dört bir yanından yükselen sessiz bir çığlık var: sahte diplomalar ve liyakatsizlikle çalınan emekler, haksızlığa uğrayan gençlerin hayalleri. Bu sorun, sadece bir kağıt parçasından ibaret olmayan diplomaların sahte yollarla elde edilmesiyle kalmıyor; aynı zamanda hakkı yenilen, emeği gasp edilen yüzlerce, binlerce gencin hayatını karartıyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik şartların ağır yükü altında, birçok öğrenci ise hayallerindeki üniversitelere kayıt yaptıramayarak başka bir tür emek hırsızlığına maruz kalıyor. İşte bu karanlık tablo içinde yaşanmış gerçek bir hikâye var: Yağmur’un hikâyesi.


Eğitim, insan hayatındaki en kıymetli sermayedir. Gençler yıllarca ter döker, sabırla çalışır, gece gündüz emek verir. Onların hayalleri, hak ettikleri başarıyı elde etmek ve bunun karşılığını almak üzerinedir. Ama maalesef, sahte diplomalar ve adaletsiz uygulamalar bu hayalleri yerle bir ediyor. Üstelik, hakkı yenilenlerin sesi çoğu zaman duyulmuyor.


Yağmur, özel bir lisede eğitimini tamamlayan ve okul birincisi olmayı hak eden bir genç kızdı. Büyük bir gururla mezuniyet töreninde okul müdürünün elinden birincilik plaketini aldı, ismi okulun mezuniyet kütüğüne işlendi. Ancak üniversite tercih döneminde yaşadığı şok, adaletin nasıl çiğnendiğini gözler önüne serdi. ÖSYM sisteminde kendisinin birincilik hakkı olmadığı belirtiliyordu. Okul yönetimi, notlarını değiştirerek başka bir öğrenciyi birincilik kontenjanı için ÖSYM’ye bildirmişti. Yağmur’un hakkı, sırf bir kağıt üzerinde elinden alınmıştı.Şu anda en son durum yargı konuya el attı .Bakalım zaman neler gösterecek bizlere .


Bu olay sadece Yağmur’un değil, Türkiye’de sahte diplomalar ve emek hırsızlığının gölgesinde kalan tüm gençlerin hikayesidir. Bir diploma; alın terinin, emeğin, sabrın, gecenin ve gündüzün simgesidir. Onu sahte yollarla almak, sadece bir belgeyi sahtelemek değil; başkalarının hayatlarını, umutlarını, haklarını çalmaktır. Liyakatsizliğin, haksızlığın ve sahtekarlığın zirve yaptığı bir düzen, toplumun tüm dokusunu zedeler.
Eğitim sisteminde yaşanan haksızlıklar sadece sahte diplomalarla sınırlı değil. Ekonomik zorluklar nedeniyle birçok öğrenci, hayal ettiği üniversiteye kayıt yaptıramıyor. Ailelerin maddi imkânsızlıkları, gençlerin istedikleri bölümlerde eğitim alma şansını elinden alıyor. Bu da bir başka tür emek hırsızlığıdır. Çünkü yıllarca emek harcayan, hayaller kuran gençlerin önü ekonomik sebeplerle kesiliyor. Onların hakkı olan eğitim, ulaşılması güç bir hayale dönüşüyor.


Yağmur’un yaşadıkları, eğitim sistemindeki bu büyük sorunların küçük ama etkili bir yansımasıdır. Okul müdürlerinin veya yetkililerin, kişisel çıkarları veya başka sebeplerle yaptığı bu tür uygulamalar, gençlerin geleceğini karartmakla kalmaz; toplumsal adalet duygusunu da yıpratır. Gençlerin emeklerinin hiçe sayılması, onların kendilerine ve geleceklerine olan güvenini sarsar. Bu da, sadece bireysel bir trajedi değil, toplumsal bir krizdir.


Türkiye’de sahte diplomalar ve emek hırsızlığı meselesiyle ilgili çok sayıda haber ve vaka gündeme geliyor. Yüzlerce genç, hak ettikleri başarıların gasp edildiği bu sistemde haksızlığa uğruyor. Sahte diplomalarla iş ve pozisyon kapmak, gerçek emek sahiplerini mağdur ederken, toplumda liyakat ilkesinin zayıflamasına ve güvenin sarsılmasına yol açıyor. Bu durum, özellikle gençlerin umutlarını kırıyor ve onları umutsuzluğa itiyor.
Ancak karanlıklar her zaman sonsuza dek sürmez. Türkiye’de artan denetimler, yasalar, kamuoyu baskısı ve gençlerin hak arayışları, bu emek hırsızlığına karşı önemli adımlar. Yağmur gibi gençlerin cesareti, adalet mücadelesini güçlendiriyor. Onların sesini duymak, yaşananları görünür kılmak, sistemdeki aksaklıkları ortaya çıkarmak en büyük ihtiyaçtır.
Sevgili okurum, emek en büyük hazinedir ve karşılığı adalettir. Hakkı yenilenlerin sesi olmak, onların yanında durmak, toplumun ortak görevidir. Yağmur’un yaşadığı haksızlık, sadece onun değil hepimizin yüreğini burkan bir çığlıktır. Bu çığlığı duymak ve hakların savunucusu olmak zorundayız.


Unutmayalım ki gerçek başarı sadece diploma ya da unvan değildir. O, insanın onuruyla, emeğiyle, vicdanıyla yüzleşebilmesidir. Sahte yollarla elde edilen hiçbir şey gerçek değeri taşımaz. Bizler adaletin ve hakkın yanında durdukça, geleceğe olan umudumuz da canlı kalır.
Gelin, bu hafta çevremizdeki gençlerin, hakkı gasp edilenlerin hikayelerine kulak verelim. Onların yanında olduğumuzu gösterelim. Çünkü yalnızca birlikte durursak, adaletsizliğe karşı durabiliriz. Ve unutmayalım, her karanlık gecenin ardından mutlaka bir aydınlık sabah gelir.