Bizim kültürümüzde Efe’ler çok büyük saygı görür, hikayeleri dilden dile övgü ile anlatılır efsaneleşir ve hatta haklarında şarkılar türküler yakılır. Zordur Efe olmak, öyle silah kuşanıp dağa çıkan her eşkıya Efe olmaz!
Efe olabilmek, böyle bir lakabı hak edebilmek için gücün karşısında dik durup direnebilmek, haksız düzene boyun eğmemek ve mazlumun hakkını zalimden korumak gerekir.
Zoru gördü mü yelkenleri suya indiren, direnemeyip teslim olup biat edenden de efe mefe olmaz.
Malum güzel Türkçemizin argosu da epeyce zengindir ve argoda zoru gördü mü kaçana “topukladı” denir. Aydında yaşananları gördük, hep beraber izledik eskiler boşu boşuna “düşmez kalkmaz bir Allah” dememiş; “topuklu efe” oldu mu sana “topuklayan efe”...
Vallahi ne diyeyim Allah kimseyi bu duruma düşürmesin, güce böyle boyun eğip böyle bir U dönüşü yaşamak zorunda bırakmasın.
Görünen o ki “topuklu efe” lakabı ile bilinen Özlem Çerçioğlu Ekrem İmamoğlu, Muhittin Böcek, Zeydan Karalar, diğer belediye başkanları ve bürokratlar gibi zoru görünce kalıp savaşmak, sol geleneğe uygun olarak onuru ile direnmek yerine topukladı, iktidarın kolu kanadı altına sığınmayı tercih etti.
Böyle bir siyasi iklimde muhalif seçmenlerin oyu ile seçilmiş bir kişinin iktidara kapılanması elbette kolay kolay izah edilebilecek bir davranış ya da siyasi tercih değildir. Açıkça söylemek gerekirse kamuoyunun zihninde böyle bir siyasi davranışın arkasında ya tehdit ya da teşvik vardır algısı oluşmuş bulunmaktadır.
Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AKP’ye geçmesinde bence hem tehdit ve hemde teşvik unsurları etkili olmuş gibi görünüyor, zaten bunu da herkes söylüyor.
Fakat benim asıl merak ettiğim bu tercihte Kemal Kılıçdaroğlu faktörünün de etkili olup olmadığıdır.
Normal şartlar altında Özlem Çerçioğlu’nun mevcut CHP yönetimi ile bir sorunu ya da uzlaşmazlığı olsa itirazlarını dile getirir, gerekiyorsa partisinden istifa eder bağımsız olarak siyasete devam ederdi ama muhalefetten seçilip iktidara yanlamak bu olasılığı tamamı ile çürütmektedir.
Tehdit bahsine gelirsek: Kamuoyunda Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun başta Aziz İhsan Aktaş ile ilişkilerini konu alan çok sayıda dosya ile tehdit edildiği konuşuluyor, doğrudur yanlıştır bunu elbette ben bilemem, izleyip göreceğiz.
Teşvik konusu: Konuşulan diğer konu ise zor durumda olduğu söylenen kocasının şirketinin kurtarılmasının teklif edildiği.
Sonuç olarak ortada hem bir tehdit ve hem de bir teklif olma olasılığı bana da çok ama çok yüksek görünüyor.
Peki, ister bir tehdit ile isterse de cazip bir teklif ile muhalefetten iktidara yanlamış olsun bu transfer AKP’ye yarar mı?
Geçmişte Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu ve daha nicesini transfer eden, Bahçeliyi bile etrafından pervane gibi döndüren AKP onlardan sağladığı faydayı Özlem Çerçioğlu transferinden de sağlayabilir mi?
AKP böyle transferler ile vatandaş nezdinde güven ve beğeni tazeleyebilir, oylarını artırabilir mi?
Ben bu transferin AKP’ye bir fayda sağlamayacağını hatta zarar vereceğini düşünenlerdenim!
Neden? Diye sorarsanız; ortalık Ekrem İmamoğlu, Muhittin Böcek, Zeydan Karalar ve diğer belediye başkanları üzerinde kurulan tehdit ve iftiracı baskısı iddiaları ile çalkalanırken böyle bir geçiş ancak ve ancak bu iddiaların doğru olduğu kanaatini güçlendirmeye yarayacak, bahse konu davalara olan kamuoyu desteğini daha da azaltacaktır.
Ama çok daha önemlisi iş insanlarını tehdit etme üzerine inşa edilmiş hukuk soslu siyasi operasyonlar iş dünyasında çok büyük bir tepki ve tedirginlik yaratmış bulunmaktadır.
AKP için asıl büyük tehdit iş dünyasının böyle bir korkuya kapılıp “işler zıvanadan çıktı, sıra bana da gelir mi?” Tedirginliği ile iktidardan desteğini çekmesidir.
Sermaye ve sermayenin gücü gerçeğini kimse unutmamalıdır! Şunu asla unutmamak gerekir; bu gün AKP’yi AKP yapan aslında sermayenin desteğidir ve bu tip endişeler ile sermaye sınıfı desteğini AKP’den çekerse AKP’nin çöküşü bir anda çok hızlanabilir.