Malum ortada Öcalan’a “umut hakkı” çerçevesinde bir af vaadi ve bunun içinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından meclis kürsüsünden yapılmış açık bir çağrı var.

Hatırlatayım 22 Ekim tarihinde MHP lideri Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında “Şayet terörist başının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.” çağrısında bulunmuştu.
Türkiye ve Türk milleti için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduklarını söyleyen Bahçeli, “Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.” şeklinde konuşmuş ve “Ne Kandil, ne Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız.” demişti. 

Bunun üzerine oluşturulan bir heyet önce İmralı’da Öcalan’ı ziyaret etti sonra da parti liderlerine bilgi verdi. 

Bu noktada dikkat çeken en önemli husus bu heyet ile bu rejimdeki tek karar mercii olan Recep Bey’in görüşmemesi olmuştur.

Kırk yaş altı gençler pek hatırlamaz, hatırlatayım: Öcalan, Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalandı ve Türkiye'ye getirildi. Öcalan’ın yakalanması, 16 Şubat 1999’da Başbakan Bülent Ecevit’in yaptığı “ Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” açıklamasıyla halka duyuruldu. Türkiye'ye getirilmesinden sonra Marmara Denizi'ndeki İmralı adasında bulunan İmralı Cezaevi'nde hapsedildi. 

Öcalan Davası 31 Mayıs 1999'da başladı ve dava sırasında Öcalan; PKK'yı kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini ve yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü itiraf etti. 30.000 kişinin ölümünden sorumlu olmakla suçlandı. 29 Haziran 1999'da yapılan son duruşmada, Öcalan ayrılıkçılık ve vatana ihanet nedeniyle oybirliği ile idama mahkûm edildi ve bu karar 25 Kasım 1999'da Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onandı. 

Öcalan idama mahkûm edildi ama ne hikmetse cezası derhal infaz edilmedi!

Türkiye Cumhuriyeti'nde ölüm cezası, 1984'ten sonra zaten uygulanmamaktaydı.

Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları hâlleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 

Unutmayın bu dönemde MHP hükümet ortağı ve Devlet Bahçeli’de ülkenin kaderini şekillendiren liderlerden biriydi.

7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı Kanun ile de Anayasa'dan ölüm cezaları ile ilgili maddeler ve 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı Kanun ile de Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.

İdam cezasını Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırması sebebiyle de Öcalan'ın idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilmiştir.

Sonuç olarak Öcalan’ı ipten alan dönemin önemli aktörü Devlet Bahçeli’dir diyebiliriz değil mi?

Pekâlâ, Devlet Bahçeli neden bu seferde durduk yere Öcalan’a umut hakkı çerçevesinde af vadediyor?

Böyle bir şey elbette durduk yere teklif edilmez, ortada bir pazarlık var ama süreç şeffaf yürütülmediği için biz bunu bilemiyoruz.

Öcalan ve PKK istedikleri herhangi bir şeyi almadan neden silah bırakmayı ve teslim olmayı kabul etsin?

Acaba neyin pazarlığını yapıyorlar?

Yoksa pazarlık Kuzey Irak ve Suriye’de birer Kürt devleti kurulabilmesinin önünü açabilmek için küresel güçlerce de uygun görülen PKK’nın silah bırakması ve terör örgünün feshedilmesi stratejisi doğrultusunda yapılıyor olmasın? 

Yoksa asıl pazarlık bu mu?