Gönüllü çalışmalarım sırasındaki konuşmalarımda, Sonsöz Gazetesi ve Sonsöz İnternet Haber Sitesinde yer alan yazılarımda ve ücretsiz dağıttığım kitaplarımda, Türkiye’nin, en küçük bir şiddet türünün bile yaşanmadığı bir ülke olabileceğini belirten çok sayıda görüş ve önerim yer alıyor.
Yüz yüze ve göz göze iletişim kurarak her görüş ve inancın temsil edildiği, yoksulun ve yoksunun bulunmadığı, adaletin, güvenliğin, sevginin, hoşgörünün, şefkatin, dayanışmanın, dostluğun ve barışın sağlandığı eksiksiz demokrasiyi başarabileceğimizle ilgili inancım ve umudum, doruklardaki yerini koruyor.
Yerin üstünde ne kadar daha yaşama sürem var bilemiyorum, ancak çok iyi biliyorum ki, inancımı ve umudumu hiçbir kişi, hiçbir silahlı veya silahsız şiddet çetesi ve hiçbir olay doruklardan aşağılara indiremeyecektir.
Kullanmadığım kelimenin başharfi ile belirteyim T…. Türkiye, kullandığım kelime ile paylaşayım “Şiddetsiz Türkiye” hedefini sağlamaya çalışanlar, 30 Ağustos 2025 tarihli ve
T….Süz Türkiye mi, Ş…..Siz mi” başlıklı yazımı okudular mı, isimlerini yazdığım kamu kurum ve kuruluşlarının sevgi, dostluk ve huzur toplumu veya şiddetle ilgili yönlerini düşündüler mi?
Şiddet yapılarının silahlarını, kan ve gözyaşı üreten yöntemlerini bırakmaları “Şiddetsiz Türkiye” için elbette birinci derecede önemlidir ve zorunludur.
Ancak, “Şiddetsiz Türkiye” hedefi için birleşen siyasetçilerin, hukukçuların ve bilim insanlarının, önceki yazımda ayrıntıya girmeden paylaştığım “TBMM’nin oluşturulması ve yetkileri, seçim barajı, Cumhurbaşkanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, yargılama yöntemleri, yargıçlara ve savcılara verilen yetkiler, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Basın İlan Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yapılanmaları, çalışanların ve yöneticilerin atanma yöntemleri, şiddetle ve şiddetsizlikle ilişkileri” konularını irdelemeleri zorunludur.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, hatta diğer bakanlıkların tümü, irdelenmesi gereken kamu kuruluşları arasına alınmalıdır. Türkiye yeniden “Kalkınma Planları” dönemine dönmelidir.
Çünkü, dile getirdiğimiz konu ve alanlarda yaşanabilecek bilim ve demokrasi eksiklikleri, hem mensuplarına ve hem de hizmet vermeleri gereken diğer kesimlere yönelik şiddet çeşitleri üretir.
Fırsat buldukça yineliyorum, Türkiye’de yalan, hakaret, iftira ve tehdit diye nitelendirdiğim dört başlıklı, dört kollu, dört ayaklı, dört ağızlı toplumsal canavarlar türetilmiştir. Beyinleri, akılları, vicdanları, yürekleri konusunda büyük soru işaretleri taşıdığım bu canavarlar, haksızlık, adaletsizlik, istismar, yoksulluk ve yoksunluk yaratıyorlar. Kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar. Salt insanlara değil, doğaya, çevreye ve hayvanlara kıyıyorlar. Ormanlara, çayırlıklara, köylere, nehirlere, denizlere, göllere büyük zararlar veriyorlar, toprağın, suyun ve havanın doğası ile oynuyorlar, depremlere dayanıksız yapılar kuruyorlar. İnsanların ve hayvanların kanlarını, annelerin gözyaşlarını döküyorlar.
Yazıda isimlendirdiğim kuruluşlarda ve konularda, her görüş ve inancın temsil edildiği gerçek demokrasiyi sağladığımız gün, gerçek anlamda “Şiddetsiz Türkiye” hedefine doğru hep birlikte koşmaya başlamış olacağız.
Bu yazıda, daha önce çok kez yaptığım gibi bir kez daha Hükümete önerilerde bulunmak istiyorum.
Gençlerin, öğrencilerin, emeklilerin, çalışanların, işsizlerin yaşadıkları, çalıştıkları ve okudukları yerlerde yönetime ve yürütmeye katılmaları “ Şiddetsiz Türkiye” hedefine olan uzaklığı yakınlaştıracaktır.
Bunun için önce Ankara’da, sonra illerde ve sonrasında yine Ankara’da kurultaylar düzenlenmelidir. Bu sürecin, İletişim Başkanlığı ile İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun eşgüdümünde Cumhurbaşkanlığınca yönetilmesinin uygun olacağı kanısındayım. Ayrıca, Kurultaylar ve sonrasındaki süreçlerde, Adalet, İçişleri, Milli Savunma, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor, Kültür ve Turizm, Dışişleri Bakanlıkları ile şiddete karşı sevgi, dostluk ve barış alanında çalışan gönüllü kuruluşlar iş birliği ve dayanışma içinde olmalıdır.
Şiddetsiz Türkiye ve hatta Dünya; sevgi, şefkat, dostluk ve barışın temeli üzerinde kurulabilir. Şiddetsiz Türkiye ve Dünya, “Türkiye ve Dünya evimiz, üstünde yaşayanlar ailemiz, farklılıklar doğal zenginliğimiz” anlayışını yaşam boyu temel anlayış olarak benimseyenlerce, ayrımcılık yapmayanlarca başarılabilir ve sürdürülebilir.
Silah ve bağımlılık yapan maddelerin üretimi, ticareti ve kaçakçılığı yok edildiğinde, yalan, iftira, hakaret ve tehdit gibi “Canavar Dörtlüsü” ortadan kaldırıldığında başarılabilir, “Şiddetsiz Türkiye ve Dünya.”
Haydi, her yerde ve her zaman kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, haydi…