Hazine sekreteri Mehmet Şimşek "Türkiye ekonomisi, 2025 yılının ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 4,8 mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak ise yüzde 1,6 büyüdü. Böylece ilk yarıda yıllık büyüme yüzde 3,6 oldu. Milli gelirimiz yıllıklandırılmış 1.5 trilyon dolara yaklaştı. İkinci çeyrekte takvim ve düşük baz etkilerinin de katkısıyla yıllık büyümedeki artışla birlikte dezenflasyonun sürmesi uyguladığımız programın başarısını net bir şekilde ortaya koymaktadır.” Demiş...
Büyüme ve Milli Gelir hesaplamalarını doğru yapabilmeniz için önce enflasyonu doğru ölçmeniz, sonra da nominal değerleri doğru enflasyon oranını kullanarak indirgemeniz gerekir.
Bunu yapmaz ve yüksek enflasyon ortamında enflasyonu düşük ölçerseniz büyüme verileri gerçek değerden sapar, olduğundan çok daha yüksek görünür ve biz de bunu “hormonlu büyüme” olarak adlandırırız.
Ayrıca Milli Gelir hesaplamaları Türk Lirası olarak yapılır ve sonra ortalama kura bölünerek dolar karşılığı Milli Gelir ve Kişi Başına Düşen Milli Gelir hesaplanır.
Bu noktada da kurlar olması gereken noktada değil uygulanan suni baskı politikaları yüzünden olduğundan düşükse dolar bazında Milli Gelir ve dolar bazında Kişi Başına Düşen Milli Gelir olması gereken seviyenin çok üstünde hesaplanır.
Ayrıca doların da eninde sonunda bir kağıt para olduğunu ve özellikle geçmişe yönelik kıyaslamalar yapılırken muhakkak enflasyon etkisinden arındırılması gerektiğini de hatırlatmak isterim.
Bu dediklerimi yapmazsan sonuçta çıkar “büyüdük zenginleştik” diye nutuk atarsın ama kimseyi inandıramazsın.
Diğer yandan büyüme bir ortalama hesabıdır bir ekonominin büyümesi herkesi aynı ölçüde ve aynı yönde etkilemeyebilir de.
Bunu basit bir örnekle anlatayım:
100 kişinin yaşadığı bir köy düşünün. Bu köyde yaşayanlar tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor ve yılda 1 milyon TL gelir elde ediyor olsunlar. Bu geliri köyün nüfusu olan 100 kişiye böldüğümüzde kişi başına 10 bin lira gelir düşer.
Bir sonraki yılda köylünün biri köye bir altın madeni kursa, maden ocağından çıkan zehirli atıklar ve toz tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkileyip tarım ve hayvancılık ile uğraşan 99 köylünün toplam geliri 500 bin liraya düşse ama altın madeninin sahibinin tek başına geliri 2 milyon 500 bin liraya çıksa köyün toplam geliri 3 milyon liraya çıkmış ve buna bağlı yapılan hesaplamalarda köyde kişi başına düşen gelir de 30 bin liraya ulaşmış olur.
Salt bu ortalama hesaba baktığınızda; “oh ne güzel köyün ekonomisi büyümüş, köy de köylü de zenginleşmiş.” Dersiniz.
Ama gerçekte köy nüfusunun % 99’unun geliri düşmüş, kişi başına gelir 10 bin liradan 5 bin 50 liraya inmiştir ama tek bir kişinin geliri ise 10 bin liradan 2 milyon 500 bin liraya çıkmıştır.
Sonuçta matematik olarak şık görünse de tek bir kişinin aşırı zenginleştiği köy ahalisinin % 99’unun ise aşırı yoksullaştığı bir düzene alkış tutmak, bu gelişmeye olumlu bakmak akıl ve vicdan işi değildir.
Bu örnekte de görüldüğü gibi büyüme denilen ekonomik fenomenin sadece doğru hesaplanması da yetmez bu büyümeyi alkışlayabilmek için en azından halkın büyük çoğunluğunda bir fakirleşmeye de yol açmaması gerekir.
Buradan Mehmet Şimşek’e şu uyarıda bulunayım: Gelirleri baskılayarak enflasyonu düşürme stratejiniz vatandaşlarımıza boşu boşuna acı çektirecek bir çıkmaz sokaktır!
Enflasyonu düşürmenin tek bir yolu vardır ve o da güveni inşa etmektir!
Bugünkü tek adam rejiminde ve hukuksuzluk ortamında güveni tesis etmek ise mümkün değildir.
Öncelikle yapılması gereken bu tek adam rejimini değiştirmek, güçler ayrılığını sağlamak, denge ve denetleme mekanizmalarını tesis etmektir.
Bu yapısal reformlar yapılmadan o ya da bu şekilde enflasyon baskılansa bile bu sürdürülebilir olmayacak en zayıf anda enflasyon yeniden şiddetlenecektir.