Zaman zaman “gereğinden fazla öfkeleniyorsun” derler bana. Onlar açısından bakılırsa haklılık payı da olabilir ancak hissettiklerimi “öfke” gibi güçlü bir kavram bile açıklayamıyor artık, tıpkı tüm ülke gibi.
Öfke o kadar güçlü bir duygudur ki, insanı öyle yorar ki bir müddet sonra hücrelerinizde enerji kalmaz ve artık eskisi kadar sinirlenemezsiniz. Neredeyse eminim ki, bu ülke insanına bu yapılıyor artık. Ardı ardına o kadar şaşkınlık verici ve üzücü şeyler yaşıyoruz ki artık bir şeylere alışıyor, o kadar öfkelenmiyor, sessiz yığınlara dönüşüyoruz.
Aylardır ormanlarımız YAKILIYOR, (kimse hikâye anlatmasın, yok hava sıcak, yok izmarit, yok cam şişe falan diye) onlarca insanımız, binlerce hayvanımız, ağaçlarımız, geleceğimiz yok oluyor, biz sadece sosyal medyada hazır birkaç şablonu paylaşıp, sonrasında deniz maceralarımızdan bikinili ve şortlu paylaşımlar yapmaya devam ediyoruz. X platformunda bir şeyler yazıp, lanetleyip vicdanımızı rahatlatıyor sonra dedikodu paylaşımlarına geri dönüyoruz.
Şehit ve gazi haberi gelmeye devam ediyor, şehit edenlerle anlaşma yoluna gidiliyor, eğitim sistemimizin zavallı hali her geçen gün geleceğimize daha sert darbeler vuruyor, kadın cinayetleri artıyor, çocuklarımız korunamıyor, akaryakıt, ekmek, su, makarna, et, süt, yumurta, meyve, sebze hemen her gün zamlanıyor ama karşılığında kazancımız artmıyor, sokak hayvanları katlediliyor, medeni ülkelerin bir yıllık gündemi bizde bir saat bile konuşulmuyor, kamplaştırma, ötekileştirme giderek derinleşiyor, batının ahlaksızlığına eklenen doğunun kalleşliği kanımıza işliyor, trafik kavgaları, nezaketsizlik, saygısızlık, sevgi yoksunluğu, iklim kanunu, dış güçlerin oyunları, siyasi belirsizlik, özgürlük kavramının güya “güvenlik” kavramıyla yer değiştirmesi, yalan, iftira, suçlama, torpil, yolsuzluk, yoksulluk, okumamazlık, bizi avucuna alan cehaletin pençesini sürekli daha da sıkması ve daha bir sürü şey…
Hangisine ne ara öfkeleneceğimizi şaşırıyoruz, öfkemiz yoruluyor ve alışıyoruz.
Kimsesiz ve kaderine razı yığınlar oluşuyor… Sonunda kimsesiz bir öfkeyle oradan oraya savruluyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün yaveri Cevat Abbas`a Samsun`a çıkmadan hemen önce söylediği sözü hatırlıyorum. “Bir şey yapacağım çocuk çünkü ben yapmazsam hiç kimse yapmayacak”.
Bir şey yapmalı ama ne, biri yapmalı ama kim?
Belki de bu satırları yazan belki de okuyan… Kimbilir…