Geçmişini görmeyenler, geleceğini kaybeder. Bu ülkenin geçmişi, alın teriyle yaşayan emeklilerdir. Onlara sırtını dönen, aslında yarınından vazgeçer.
Yıllar boyunca ülkemizin her taşını, her karış toprağını emeğiyle yoğuran milyonlarca emekli, bugün yok sayılan bir haykırışın yankısı haline geldi. Bu yankı, sadece geçim derdinin değil, değersizleştirilen hayatların, görmezden gelinen insan onurunun haykırışıdır.
Bir zamanlar çalıştığı fabrikadan, okuldan, tarladan, atölyeden alnı terli çıkan o insanlar, bugün ay sonunu getiremeyen, fatura korkusuyla ışıkları erken kapatan, ilacını üçe bölen insanlar haline geldi.
Gerçekler ağır, hayat daha da ağır, Türkiye’de milyonlarca emekli, artık hayatın kıyısında yaşamaya çalışıyor. Artan enflasyon, katlanan zamlar ve her gün değişen fiyat etiketleri, emekli maaşlarını mum gibi eritiyor.
Elektrik faturasına mı yetişsin, pazara mı gitsin, torununa mı harçlık versin? Çoğu zaman hepsi birden imkansız hale geliyor. Üstelik bazı emekliler için durum daha da trajik. Emekli maaşlarına haciz ve bloke işlemleri uygulanıyor. Yani hem kazancı az, hem de o kazanca bile ulaşamıyor. Bu, sadece ekonomik değil, insani bir yıkımdır.
Maaş değil, hayat bloke ediyor, emekli maaşı sadece para değildir. Bir insanın geçim güvencesi, ilaca erişimi, pazara çıkabilmesi, hastaneye gidebilmesi, torununa şeker alabilmesidir. Ve daha da önemlisi, onurlu yaşamasının temelidir. Maaşa el koymak, aslında hayattan parça çalmaktır.
O yüzden diyoruz ki…
Alın teri bloke edilemez, onur haczedilemez!
Sosyal devlet en savunmasızı korumalıdır. Gerçek bir sosyal devlet, en zor anda en kırılganı koruyandır. Emekli, hayat boyu çalışmış, üretmiş, bu ülkeye hizmet etmiş insandır. Devletin görevi, onu yalnızca hayatta tutmak değil, insanca yaşatmak olmalıdır. Ama bugün devlet, emeklisini yalnız bırakmıştır. Elektrik ve doğalgaz zamları karşısında korumasız, ilaç fiyatları karşısında çaresiz, geçim derdi karşısında sessiz kalmıştır.
Toplumsal etki sadece ekonomik boyutla sınırlı değildir, emeklinin yaşadığı sıkıntılar, aslında toplumun tüm dokusunu sarsan derin bir krizin yansımasıdır. Bu mesele, sadece kuru bir maaş meselesi değildir. Aile içinde huzursuzluk, kuşaklar arası gerilim, sağlık sorunları, yalnızlık, umutsuzluk…
Bunların hepsi, yıllarca emek vermiş insanların bugün yaşadığı ekonomik baskının ve görmezden gelinmişliğin sonucudur.
Bugün bir emekli maaşını konuşmak, aslında bir ülkenin toplumsal sağlığını, ahlaki dayanışmasını ve gelecek umudunu konuşmaktır.
Bu gidişata dur demek elimizde.
Emekliler için atılması gereken adımlar nettir.
✔️ Emekli maaşları gerçek enflasyon oranlarına göre yeniden düzenlenmelidir.
✔️ Asgari emekli maaşı en az yoksulluk sınırı kadar olmalıdır.
✔️ Emekli maaşlarına haciz ve bloke işlemleri yasaklanmalıdır.
✔️ Sağlıkta katkı payları ve ilaç ücretleri emekliler için kaldırılmalıdır.
✔️ Bayram ikramiyeleri artırılmalı, yılda dört defa ödenmelidir.
✔️ Kamu bankaları, borçlu emekliler için yapılandırma programı başlatmalıdır.
Bunlar bir lütuf değil, alın terinin gecikmiş karşılığıdır. Vicdanların ortak haykırışı, geleceğe sahip çıkmak…
“Alın terine dokunma, onuruna el koyma!”
Bu sadece bir slogan değil. Bu, kalabalıklaşan yoksulluğa, yalnızlığa ve umutsuzluğa karşı vicdanlarımızın ortak haykırışıdır. Çünkü her emekli, bu ülkenin direncidir. Onların yok sayıldığı bir gelecekte, hiç kimse kendini güvende hissedemez. Bugün emekliyi savunmak, yarın kendimizi savunmaktır.
SONSÖZ
Ekonomik kriz derinleşebilir, siyaset değişebilir.
Ama insan onuru, değişmemeli. Bir ülkenin büyüklüğü, itibarıyla değil, emeklisini nasıl yaşattığıyla ölçülür.
Alın terine dokunma, onuruna el koyma!
Bu sadece onların değil, hepimizin vicdan çağrısıdır.