Bir nesne düşünün. Sahip olunduğunda, hayattaki hemen tüm sorunları ortadan kaldırabilecek bir nesne.

Hasbelkader sahip olunduğunda, bambaşka hissettirebilen bir nesne. Şerefsizi saygın, fakiri zengin, işe yaramazı çok becerikli hale getirebilen bir nesne.

Sahip olmak için çok da kriterin olmadığı bir nesne. Hatta cehaletin, medeniyetsizliğin, görgüsüzlüğün, edepsizliğin geçer akçe sayılabildiği bir nesne. Sahibini kral yapan ama alttan alta kuyusunu da kazan bir nesne.

Sadece sahibini değil, çocukları, eşleri, metresleri, akrabaları falan da ihya eden bir nesne.

Öyle bir nesnedir ki o, öyle bir bağımlılık yapar ki, kendini şaşırttırır insana. Sahibi, kölesi olur ve kölesi olduğunu asla kabul etmez. Bir yerden baktığında adeta narkotik maddedir.

Bırakılmaz ama bıraktırılmak istenebilir, işte o zaman insanın içindeki çirkefi ortaya çıkartır. Sahibi, ağlar zırlar, kavga eder, sadece kendine yonttuğu adalete gider, hiçbir şey için vermediği mücadeleyi, nesneyi kaybetmemek için verir.

Sahibiyle öyle bir bağ kurar ki, kendisine küfür edilse umursamaz ama o nesne sayesinde edindiklerine hakaret edilirse panter kesilir çünkü o da bilir ki, kişiliğinin pek bir önemi yoktur önemli olan nesnenin verdiği itibardır.

Huzur verir, hayat verir, itibar, şans, para falan hep nesnenin yanında bonus olarak gelir. Adeta ilahi bir takdirdir. Oysa gerçek öyle değildir, nesnenin ilahilikle tek bağlantısı ilahi bir sınav olmasıdır.

Nesnenin her türlüsü de mevcuttur ha. Kimi daha büyük, kimi daha konforlu, kimi daha imtiyazlıdır. Her zevke göre vardır ancak daha iyi nesneye sahip olabilmek için kendinden daha çok vermen istenir. Dedim ya narkotik maddedir adeta. Nesnenin daha iyisi için en kötü şeyleri gözünü kırpmadan yapmak gerekir.

Çok mu uzattım? Aslına bakarsanız daha uzatabilirim ama, “yeter artık söylesene kardeşim” diyor olabilirsiniz. O zaman aşağı paragrafa buyurunuz;

Koltuktur o nesne, koltuk... Koltuğun makamını hakkediyor olmak şart değildir. Sadece o koltuğu sana verene çok ama çok, hep daha çok yalakalık yapmak, ona yararlı olmak, şarttır.

Bunu kim için mi yazdım? Okurken aklınıza kim geldiyse onun için yazdım aslında. Ama asıl soru, kimin için yazdığım değildir. Asıl soru; bu satırları okurken, koltuğa sahip olmak ve o koltuktan kalkmamak için çırpınan onlarca ismin zihninizde neden canlandığıdır. Haydi kalın sağlıcakla.