Ülkemiz yine orman yangınlarına teslim olmuş durumda. 33 ilimizde 70’ten fazla orman yangını yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
Özellikle şunu belirtmekte yarar var. Bugüne kadar orman yangınına rastlamadığımız illerimizde de yoğun bir yangın sezonu geçiriyoruz.
Orman yangınlarını iki noktada değerlendirmek gerekiyor. İlki yangınları önleyecek tedbirleri almak, ikincisi ise yangın aşamasında söndürme çalışmaları için gerekli bilgi, beceri ve donanıma sahip olmak.
Ormanlarımız ağırlıklı olarak çam ve türevlerinden oluşuyor. Yani, ormanlarımız kurak ve yangına müsait mevsimlerde her an tutuşmaya elverişli ağaç türlerin barındırıyor. Ormanlarımız Allaha emanet. İç içe geçmiş, onlarca tür ağacı barındırıyor. Yanmaya müsait ağaçlar, çok daha geç tutuşacak ağaçlarla iç içe. Ormanlarımızın içinde, bir felaket halinde ulaşım sağlayacak ne yol ne de orman için bakım ünitelerine sahip. Mevcut ormanları ıslah etmek için, gerekli yolları ve bakım ünitelerini oluşturmak, yangınları önlemede ve ilk müdahalede önemli bir noktayı oluşturuyor.
Orman içlerinde oluşturulacak göletler bununun yanı sıra gerekli kontrol ve gözetleme kuleleri de öyle görülüyor ki, önem arz ediyor. İletişim ve ikaz sistemlerinin kurulması da yangın öncesinde alınacak tedbir arasında değerlendirilebilir.
Orman arazilerimizin içinde geçen yüksek gerilim hatlarının bakımı, alt kısımlarının temizliği de dikkat edilmesi gereken bir diğer önlem olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü son yangınlarda yüksek gerilim hatlarının yangına sebebiyet verdiği yetkili ağızlar tarafından da dile getirildi.
Tabii ki doğal olarak, orman personelinin yetiştirilmesi ve sürekli yangın felaketine hazır tutulması da bir diğer önemli nokta. Şu son yangınlarda öğreniyor ki, orman personeline eğitim verilen merkezler kapatılmış. Zaten hepi-topu iki adet olan bu merkezlerin Ege bölgemizde olması ve kapatılması da oldukça manidar.
Personel eğitiminin yanı sıra, eleman eksikliği de yine öğrendiğimiz gerçekler arasında yer alıyor. Yılbaşında maaş eksikliğine uğramamak için üç bine yakın personel emekliye ayrılmış ve yerlerine eleman alımı yapılmamış. Şu anda orman teşkilatımız, olması gereken personel sayısının yarısı kadar elemanla yangınlara müdahale ediyor. Hal böyle olunca da ormancı personelimizin vefat haberlerini içimiz yanarak öğreniyoruz.
Yetişmiş onca orman mühendisimiz ve yıllarını ormanlara harcamış binlerce elemanımız, yetersiz ve kifayetsiz yöneticilerin iş bilmezliği sonucu yeterince değerlendirilemiyor. Geçici orman işçilerle işler bir şekilde yürütülmeye çalışılıyor.
Orman köylerinde yaşayan vatandaşlarımızın da eğitimi önemli. Orman içlerini yapılan derme-çatma evlerde yaşamlarını sürdüren vatandaşlarımız yangınlarda en büyük zararı görüyorlar. Orman köylülerimizin eğitilmesi, yangına karşı dayanıklı konutlara yerleştirilmeleri yangın öncesi alınacak tedbirler arasında önemli bir yer tutuyor.
Evet bunlar ve bunlara benzeyen daha birçok tedbir alınabilir. Ormanlara giriş ve çıkışların denetlenmesi, yaz aylarında ormanların vatandaşlara kapatılması gibi tedbirlerde ele alınacak önlemlere arasında değerlendirilebilir.
Yangın aşamasında yapılması gereken şeyler de bellidir. Temel hedef ilk anda yangını olduğu yerde baskılamak ve genişlemesini önlemek ilk adım olmalıdır. Bunun içinde, karadan yapılacak müdahalelerin yanı sıra havadan yapılacak söndürme çalışmaları da önemlidir. Yangın söndürme uçakları ve helikopterler havadan yapılacak müdahalelerde vazgeçilmezdir.
İşte işin düğümlendiği nokta da burasıdır. Neden bizim gelişmiş diğer ülkeler gibi yeterince yangın söndürme uçağımız ve helikopterimiz yok. Olanların da gece görüş cihazına sahip olmamaları da işin bir diğer vahim noktası.
Faizcilere, KÖİ’cilere milyarlarca lirayı ikiletmeden ödeyenlere sormak istiyoruz, uçaklardan ve helikopterlerden oluşacak bir hava gücü kurmanın maliyeti nedir, biri bize açıklasın ?
Özetle;
Yaşadığımız yüzyılda, orman yangınları ülke olarak kaderimiz olmamalıdır. Her sene aynı şeyleri tartışıyorsak, demek ki bir yerde hata yapıyoruz. Düşünün, bunca yangın felaketine rağmen yedi yıl boyunca bir orman genel müdürü görev başında kalıyorsa, ortada bir liyakat sorunumuz olduğunu kim inkar edebilir ki?
Her şeyden önce, yanan yerlerin betonlaşmaya açılmaması – ki bu zamana kadar bunun aksi birçok örnek yaşadık- bunun olmayacağının bilinmesi, bazı kötü niyetli kişilerin yangında menfaat temin edemeyeceklerinin bilmeleri gerekiyor. Özellikle, Ege kıyılarımızda çıkan yangınların bu işlere hizmet ettiği bilinirken, suçluların yakalanıp adalet teslim edilmesi işin bir diğer yönünü oluşturmaktadır.
Yangın sezonu başlamadan alınacak tedbirler bellidir. Türkiye gibi, geniş bir alana yayılan orman arazisine sahip olan ülkede havadan müdahale için geniş bir yangın söndürme uçak ve helikopter filosuna sahip olması gereklidir. Bu uçakların ve helikopterlerin fiyatları bellidir ve bunları ülkesine temin edecek onlarca belediye ve iş insanımız ellerini taşın altına sokmaktan kaçınmayacakları da geçmişte yaşadığımız örneklere bakarak mümkün görülmektedir.
Yeter ki; devlet, vatandaşımıza her yaz aynı felaketi yaşamayacağımızın güvenini versin!