Daha önce de yazmıştım; demokrasilerin asıl kıymeti muhalefettir. Muhalefet olmazsa ne demokrasi olur ne de cumhuriyet.

Akıllı ya da kuvvetli iktidar, muhalefeti dizayn etmek, görüşlerini belirleyerek, nerede itiraz edeceği, nerede boyun eğeceğini seçerek iktidarını senelerce sürdürebilir. Bunları yapamıyorsa en azından “kendi” muhalefet liderini başa getirerek yoluna devam etmek ister. Ak Parti iktidarı, iyice muktedir olmaya başladığı andan beri bu taktiğe sıkı sıkı sarılmış ve hep başarılı olmuş gibi görünüyor.

Elinizi vicdanınıza koyun, Deniz Baykal, 2003 yılında Sayın Cumhurbaşkanının önünü açmasa, iktidar bu kadar muktedir olabilir miydi? Parti içinde bile iktidar olamayacağına inananların çokluğuyla Deniz Baykal, Başbakanlık koltuğuna oturabilir miydi? Amerikan teskeresi dışında hangi konuda net bir tavır sergilemiştir Sayın Baykal? Hangi karşı çıktığı gerçekleşmemiştir? Böyle muhalefet mi olur?

Eliniz vicdanınızda kalmaya devam etsin lütfen. Sadece bir bürokratken, Soros`un desteklediği TESEV`in kurucularından olan, ailesinin Şeyh Sait isyanıyla alakası olduğu iddia edilen, 2008 yılında daha adı sanı duyulmamışken, İpekyolu Enstitüsünün raporunda, Deniz Baykal yerine Genel Başkan olacağı belirtilen ve partiye Ethem Sancak`ın referansıyla üye olduğu iddiası yalanlanmayan Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan`a gerçek bir rakip olabilir miydi?

Yeni CHP (ne demekse) iddiasıyla yola çıkıp, partinin tüm geleneğini, oluşturduğu kültürü yerle bir eden, sağdan oy almak bahanesiyle parti kültürüne aykırı isimlerle yola devam eden, bu tutmayınca, Kürt vatandaşlarımızın oyları için, yine geleneğe aykırı isimleri de partiye dolduran, bunları yaparken kendi seçmenini yitirdiğini fark etmeyen, aday olduğu seçimde kendine oy bile veremeyen, girdiği seçimleri istisnasız kaybeden Kemal Bey, sizce muhalefet yapabilir miydi?

Eliniz hala vicdanınızda mı? İnşallah. Her kurultay öncesinde ben aday değilim, delege beni aday gösteriyor diyerek yeniden seçilen, delege, “artık yeter” dediğinde bunu kabul etmeyen, aylardır, seçimle kaybettiği koltuğu bin bir manipülasyonla geri almaya çalışan, mutlak butlan kararı çıkarsa “ne var canım bunda, partiyi kayyuma mı bırakayım?” diyerek, kayyumun kendisi olduğunu anlamak istemeyen biri muhalefet yapabilir mi?

Siyasetten en anlamayan insanın bile adeta yalvararak “aday olma” dediği, çevresinin gazına gelip, göz önündeki gerçeği görmeyen biri, gerçekten bu ülkeyi yönetmeye talip olabilir mi? Tüm Atatürkçü, ya da ulusalcı kadroları tasviye eden, partinin kırmızı çizgilerini kendi elleriyle silen, halka yakınlaşmayı kravat takmamak zanneden, bir dediği bir dediğini tutmayan, “tıpış tıpış oy vermeye gideceksiniz” diyen, kimsenin adını sanını duymadığı Ekmeleddin İhsanoğlu`nu aday gösterip, seçimi kaybettiği gün bile bu kararından pişman olmadığını söyleyen, en büyük rakibi gördüğü Muharrem İnce`yi yok etmek için kendi partisini ateşe atmayı göze alan biri, ülke için faydalı olabilir mi?

Kemal Bey, bu yazıyı okuyacağınızı bilerek böyle alenen yazıyorum. Yarın 30 Haziran 2025 Sayın Kılıçdaroğlu, mahkeme ne karar verir (ertelenme olasılığını yüksek görüyorum) elbette bilemem ama sizin mutlak butlan kararınız çıkarsa, lütfen bu kararı kabul etmeyin. Bari 80 yaşınıza merdiven dayadığınız bu günlerde, ülkeye bir katkınız olsun. Bunu, “bence” nefret ettiğiniz partiniz için değil, inandığınızı söylediğiniz demokrasi adına yapın lütfen. Siz hariç herkese esenlikler dilerim.