Not: Aşağıda yazdıklarımı kendine konduramayan değerli okuyucularımı tenzih eder, saygılar sunarım. Elbette genelleme yapacağım.

Bu yazı, ülkedeki “aile” kavramı ve etkileri üzerine. Ne alakası var dediyseniz eğer, demeyin çünkü malumunuz, 2025 “Aile Yılı”.

Kardeşini dolandıran baba ya da amca hikayelerine hakimsinizdir diye düşünüyorum ya da şöyle sorayım etrafında kardeşini dolandırmayan kaç baba ya da amca tanıyorsunuz?

Birbirleriyle kanlı bıçaklı olmayan kaç tane elti ve görümce biliyorsunuz?

Birbirini kıskanmakla kalmayıp, sürekli şikâyet etmeyen, kuyu kazmayan kaç abla, kardeş var?

“Enişte” kavramı dolandırıcılıkla anılmıyor mu?

Aile büyükleri ölünce, miras kavgasına tutuşmayan çocuklu kaç aile biliyorsunuz?

“Ne yapayım canım netice itibariyle annemdir / babamdır / bacımdır / kardeşimdir” cümlesini kaç bin kez duymuşsunuzdur?

Her evlat hayırlı mıdır peki? Anneyi, babayı bakım evlerine bırakan, hiç bakmayan ya da zorunluluktan evinde misafir edip burnundan getiren kaç kişi var etrafınızda?

Yetimhaneler, doğurulup kaçılan ya da fiziksel ve psikolojik şiddet yüzünden el konulan çocuklarla dolu değil mi?

Akşam eve gittiğinde huzurla dolan kaç kişi var? 2 lokma yemek, dırdırla hiç edilmiyor mu? Karısının zor bela kazandığı parayı zorla alan kocalar yok mu? Evle ve çocukla ilgilenmeyen babalar, sosyal medyada dolaşmaktan çocuğa bakamayan anneler efsane mi?

Kaç kadın ve çocuk kocasından, babasından şiddet gördüğünü iddia ederek darp raporu alıyor, mahkemeye başvuruyor ya da yıllarca buna maruz kalıp sessiz sedasız köşesine çekilip silik bir tip oluyor? Çocukluk travmalarının en büyük sebebi bu değil mi? Çocuklukta travma yaşayan kaç insan yetişkinliğinde aklı selim ve sağlıklı kalabiliyor?

Kıçı kırık arsa, eski model otomobil, 3 gram altın için birbiriyle ömür boyu küs kalan aile bireyleri tanımıyor musunuz gerçekten?

Baba tarafından nefret ettiği söylemiyle yine modern tabirle etkileşim kasan fenomenlere hiç mi denk gelmediniz?

Gündüz kuşağı programlarındaki karı – kocalar için neler söylersiniz? Kayınvalidesiyle kaçanı mı arasınız, baldızına sulanan, yeğeniyle zina yapan, gelinini kaçıran, kardeşini öldüren mi?

Hangi düğünün sonunda altınları kimin alacağı sorun olmuyor? Boşanırken “o altını benim dayımgil taktıydı, çamaşır makinesini benim halam aldıydı” muhabbetleri hiç mi yapılmıyor?

Hangi dünür birbirini candan seviyor, hangi kayınvalideler birbirine girmiyor?

Demem o ki, “aile” kavramına çok önem veriyoruz ve sanki kutsal bir kavrammış gibi, aile içindeki şiddete, adaletsizliğe, hırsızlığa, arsızlığa, tecavüze, kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla ses etmiyoruz. Aile de toplumun en küçük parçası olduğundan, toplumun içindeki en küçük parça arızalı olunca toplumun tamamı da arızalı hale geliyor.

Yolsuzluk iddialarına karşı bu milletin vekili “akrabayı korumak, gözetmek fazilettir” diye savunmaya geçiyor, yetmiyor, “Allah`ın ayetini sorgulamayın” bile diyebiliyor. Böyle milletin böyle vekili oluyor.

Ezcümle; birilerini sevip sayacaksanız kişiliklerinden ötürü sevip, sayın. Sıfata önem verdikçe hem aile fetişizmi hem de konum sahibi olan karaktersizlerin kendini tövbe haşa Allah sanması artıyor. Gerçek manada aile olanlara bir kez daha saygılarımı sunuyor ve yazdıklarımın muhatabının onlar olmadığını bir kez daha hatırlatıyorum. Hadi, kalın sağlıcakla.