Baskı nasıldır bilir misiniz? Ya da neden baskı vardır? Aslında cevabı basittir.

Baskı altındaki insan "en başlarda" yönetilmeye çok müsaittir.

Toplumun bir ferdi olarak yaşayan insan, birebir kendisine baskı yapılmasa da havada dönüp dolaşan baskı kokusunu alır.

Daha kötüsü; toplumda bir baskı varsa ve üzerinde bir baskı hissetmiyorsa, kendini dışlanmış hisseder ve suni bir baskı içinde yaşamaya başlar, öyle ister, çünkü toplumdan ayrılmak istemez.

Peki nedir baskı? Açıktır, yoksulluktur, yoksunluktur... Derdini anlatamamaktır bazen, fikrini söyleyememek, kendine inanılacağını düşünmemektir.

Özgürlük denen kavramın, hem toplum içinde hem de özel hayatında olmaması da baskı yaratır, iş yerindeki satış hedeflerini tutturmaya çalışmak da, bir an önce okulu bitirmeyi denemek de baskıdır. Hata yapmaya korkmak, en ufak hatanda herkesin seni tek suçlu olarak ilan edeceği duygusu da baskıdır.

Evlatlarını doyuramamak, eşine yetememek, kiranı ödeyememek, sağlık ve eğitim masraflarını karşılayamamaktır baskı. Üzerine giyecek bir şey alamamak, bir hafta sonu da olsa istediğini yapamamak, çocuğunun cebine yeterince harçlık koyamamaktır baskı.

Bunun için susabilir insan, bu da çok anlaşılabilir. Kıt kanaat geçindirdiği evini, hiç geçindirememekle karşı karşıya kaldığında toplumdaki havaya uyar, garibanlaşır, robotlaşır, sessizleşir, içten içe delirir.

Sadece evini geçindirmek için mi? Hayır. Toplumdaki itibarını kaybetmemek için de susar, elalaem ne düşünür diye de susar. İftira atanlar, onu paçasından çekip düşürmek isteyenler de çoktur çünkü. İçine döner, iyice garibanlaşır. Çevresine bakar, yardım istemek ister ama hemen herkes aynı durumdadır.

Bu yüzden, saçma sapan televizyon dizilerine, bin yıllık yarışma programlarına, magazin haberlerine, dedikodulara, sosyal medya akımlarına, spor takımlarına takar kafayı. Başka her şey tehlikelidir çünkü. Havadaki baskı bulutu sardıkça sarar etrafını.

Yönetenler de tam da böyle insan ister. Bazen aileler, patronlar, iktidarlar ya da kim kendini üst görüyorsa bu tip insanlara bayılır.

Ancak yazının ikinci paragrafında dedim ya, bu tür insanları yönetmek "en başta" kolaydır. Her insanın "ne olacaksa olsun" noktası vardır ve o noktaya gelip patladığında hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Yani, demem o ki, siz siz olun, etrafınızdaki insanların üzerindeki baskıyı kaldırmaya ya da en azından azaltmaya bakın. Haydi kalın sağlıcakla.