Ekonomide hesap tutmadığında, sorun sadece bürokratlarda değil, kurumlar arasındaki iletişimde aranmalı.
Ekonomide işler bazen sadece rakamlara bakarak anlaşılmaz. Bir karar alınır, bir düzenleme yapılır, ama sonuç beklenenden farklı çıkar. O zaman herkes birbirine bakar. “Nerede hata yaptık?”
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyon muhasebesiyle ilgili konuşurken dikkat çekici bir söz söyledi.
“Şirketler öz sermayelerini artırdı, bu uzun vadede iyi ama kamu gelirlerinde olumsuz bir etki doğurdu. Bürokrat arkadaşlarımız keşke bu etkiyi daha iyi öngörselerdi. Biz hesap kitap yapacak değiliz, uzmanlara güveniyoruz.”
Bu cümle basit gibi görünse de aslında ekonomi yönetiminin nasıl işlediğini anlatıyor.
Bir tarafta siyasiler var, karar veriyorlar. Diğer tarafta bürokratlar var, o kararın hesabını, kitabını yapıyorlar.
Yani biri yön çiziyor, diğeri o yolun taşlarını döşüyor.
Ama işin içinde para, vergi, bütçe varsa, hesap tutmazsa her şey karışıyor. Zaten Dünya’da enflasyon muhasebesi, defterde kayıtlı varlıkların enflasyon dolayısıyla erezyona uğramış kısmının düzeltilmesi ve defter kayıtlarının güncel hale getirlmesini amaçlar. Enflasyondan vergi almaya kalkarsanız, işletmlerinde bunu dengeleyecek önlemleri alınacağının bilinmesi gerekirdi.
Bir Düzenleme, İki Etki
Enflasyon muhasebesi denen uygulama, şirketlerin kâğıt üzerindeki kârlarını enflasyonun etkisinden arındırmak için getirildi.
Şirketler açısından bu, “daha gerçek bir bilanço” demekti. Ama bir yan etkisi çıktı.
Kârlar düşük göründü, dolayısıyla vergi gelirleri de azaldı.
Yani devletin kasasına beklenenden daha az para girdi.
Cevdet Yılmaz da bu duruma dikkat çekerek, “bürokratlar keşke bunu öngörseydi” dedi.
Ancak mesele sadece bir hesap hatasından ibaret değil.
Hiçbir konuda yapılmadığı gibi bu konuda da etki analizi yapılmadan kararlar alındı ve sonuçları olumsuz oldu. Halbu ki, bir karar alınmadan önce hangi toplumsal kesimleri etkiliyor ve sonuçları nasıl bir ekonomik ve sosyal etki yaratıyor, bunun ölçülmesi gerekmekteydi.
Sorun, siyasetle bürokrasinin aynı tabloya aynı yerden bakamaması.
Kurumlar Arasında Uyum Şart
Bir ülkenin ekonomisi yalnızca kararlarla değil, kurumların birbiriyle uyum içinde çalışmasıyla ayakta durur.
Eğer siyasiler “biz hesap yapmayız” derse, bürokratlar da “biz karar vermeyiz” der.
Sonunda ortada ne doğru bir hesap kalır ne de sahip çıkan bir karar.
Oysa olması gereken çok açık;
Siyaset, kararı verir ama hesabı da sorgular.
Bürokrasi, hesabı yapar ama o kararın yükünü de paylaşır.
Ekonomide güven böyle kurulur.
Devletin kendi içinde güven olmazsa, piyasada da olmaz.
Hesap Kadar Vicdan da Lazım
Ekonomi sadece bir sayılar bütünü değildir. Vergi toplarken, bütçe yaparken, bir düzenleme çıkarırken işin içinde insan ve toplum vardır. Bürokratın kalemi de, siyasetçinin kararı da o gerçeği unutmamalıdır.
Cevdet Yılmaz’ın sözleri bu açıdan önemli bir uyarıdır.
Hesap yapılmadan karar verilirse, sonuç sürpriz olmaz; sadece pahalı olur.
Bu yüzden her ekonomik kararın arkasında iki şey olmalı;
Sağlam bir hesap ve sağlam bir vicdan.
Hesap eksikse bütçe sarsılır, vicdan eksikse güven kaybolur.
Ve unutmayalım, ekonomiyi sadece rakamlar değil, devletin aklı, topluma verdiği güven ve her kesime sağladığı adaleti taşır.