Türkiye’nin ve Dünya’nın silahsız ve şiddetsiz iletişime ve sorunların çözümü için uzlaşılara çok fazla gerek duyduğu bir süreci yaşıyoruz. İletişim ve uzlaşı başarılamadığı takdirde sadece Türkiye değil Dünya da beka sorunu içinde bilinmeze doğru gidecek. Yineliyorum, sadece ana yurdum, evim, vatanım Türkiye değil Dünya. Korkarım, şiddetsiz Türkiye ve Dünya hedefine çok yakın gelecekte gezegenleri, uzayı eklemek zorunda kalacağız. Çünkü, şiddete yönelimli Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Devlet Bakanları ile takımlarındaki şık elbiseli savaş oyuncuları uzayı da silahlandırmaya başladılar. Savaş oyuncuları diyorum, keşke takımlarındaki erdemli sporcular diye tanım yapabilseydim.

Bir de yapay zekalı cansız, kansız, duygusuz yaratıkları geliyor. İşte Dünya’nın beka sorunu yaşayacağına ilişkin büyük kaygılarımın bir nedeni daha.

Bilimsel araştırmalarda Türkiye’nin oy oranı en yüksek siyasal gücü olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 19 Mart 2025 tarihinden beri ağır bir kuşatma altında. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin gelecek seçimdeki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, bazı çalışma arkadaşları ve bazı ilçelerin belediye başkanları “yolsuzluk” ağırlıklı suçlamalarla önce gözaltına alındılar ve sonra tutuklandılar. İstanbul’daki ağır kuşatmanın duvarlarının canlılardan mı, canlılar (!) tarafından cansızlardan mı oluşturulduğunu mutlaka birileri çözecek, süreç sayısız kitaplar ve sayısız belgesellerle, gelecekte yerin üstünü cennete dönüştürecek olan melek kişilikli insanlara taşınacaktır, çok kötü örnekler olarak.

Bu süreci planlayanların Türkiye Cumhuriyeti’ni nerelere götürmeye çalıştıklarının, nasıl dönüştürmek istediklerinin veya ağırlıklı olarak Müslümanların yaşadığı Orta Doğu’daki şiddet bataklıklarında nasıl bir işlev yüklemek istediklerinin yanıtlarını kendi içimde aramaya çalışırken karşıma çıkan bir veya iki olasılık bedenimi korku içinde ezmeye çalışıyor. Bedenimdeki korku kendim için değil, bugünkü çocuklar, gençler ve gelecekte doğacaklar için. Doğmamış annelerin, babaların, insanların acılarını ve gözyaşlarını gördüğüm için. Ancak, yine de umut denen en canlı güç, yerin üstündeki gerçek cennete taşıyor hızla beni.

CHP’nin, 3-4 Kasım 2023 günlerinde toplanan 38. Olağan Kurultayı’nın iptali için birkaç delege mahkemeye başvurdu. İlginçtir, CHP’nin ağır kuşatma altında olduğu bir dönemde.

38. Kurultay’da Manisa Milletvekili Özgür Özel, Kurultaya CHP Genel Başkanı olarak giren Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı seçimi kazanarak Parti’nin yeni Genel Başkanı olmuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, 38. Olağan Kurultay’ın iptalini isteyenlere karşı çıkmadı. Hatta Mahkemenin iptal kararı vermesi halinde görevi kabul edeceği yönünde açıklamalarda bulundu. Partide, oldukça nazik ifadelerle Kılıçdaroğlu’na karşı yoğun tepkiler oluştu. Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin ve CHP’lilerin ısrarlarına karşın, görevi kabul etmeyeceğini, daha da önemlisi Kurultayın iptali halinde en kısa sürede olağanüstü kurultayı toplayacağını, kendisinin de aday olup olmayacağını söylemedi.

Sevgi ve saygı değer Kemal Kılıçdaroğlu’na örneği vermeden önce küçük bir anıma değinmek istiyorum.

Geçtiğimiz yılın son aylarından birinde karşılaştığım Kemal Kılıçdaroğlu’na “Altılı Masa” girişimi ile farklı siyasal partilerin demokratik, laik, bağımsız ve şiddetsiz Türkiye hedefi doğrultusunda birlikte hareket etmelerine önderlik ettiği için kendisini kutlamıştım.

Bugün de aynı görüşteyim, farklı siyasal partiler, sadece masalarda değil, yaşam alanlarında da zaman zaman birlikte ve dayanışma içinde olmalıdır. Keşke Hükümeti oluşturan ve destek veren Partiler de, diğerleri ile aynı masalarda veya yaşam alanlarında olabilseler.

Kendimden bir örnek sunacağım Kılıçdaroğlu’na. Kimse kusura bakmasın, yazılarımda ve söylemlerimde Sayın kelimesini asla kullanmam. Bu benim yöntemim, yazılarımda adı geçenlere olan saygımdan kimse kuşku duymasın.

Yıl 1995. 1974 yılında, isimleri sıkça duyulan atletizm, güreş, futbol, basketbol diğer spor dalı federasyonları dışında, spor kulüplerinin birleşmesi ile her ilde birer Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu kurulması hareketine davet ettim yönetici arkadaşlarımı. Sporda demokrasiyi özleyenlerle bu federasyonları ve 1980 yılında Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu’nu kurmayı başardık.

Eşimi, iki kızımı ve kardeşlerimi ihmal ederek, hatta kamudaki görevlerimi tehlikeye atarak, çok zor koşullarda ilk başlarda tek başıma, sonrasında sporda demokrasi kahramanları ile otobüsleri evimiz, koltukları yatağımız haline getirerek Türkiye’yi adım adım gezdik. İllerdeki kamu görevlilerinden ve spor kulüplerinden inanılmaz güzel yaklaşımlar gördük.

Sporda demokrasi ve spor kulüplerinin hakları konusunda çok kazanımlar elde edildi. Bu hakları sağlarken verdiğimiz erdemli mücadeleleri de ücretsiz dağıttığım 3 kitap yazarak belgelemeye çalıştım.

Verimliliğin doruğunda iken 1995 yılında Türkiye Amatör Spor Kulüplerinin 8. Genel Kurulu yaklaştı. Federasyon ve Konfederasyon kurmak, Dernekler Kanunu ve ilgili yönetmelikle çok zorlaştırılmıştı. 1974 yılında ilk Federasyonu Ankara’da kurarken ve 1980-95 döneminde 15 yıl Konfederasyon Genel Başkanlığını yürütürken çekilen sıkıntılar geride bırakılırken ve çok büyük gelişmeler sağlanırken arkadaşlarımdan bazıları Konfederasyon Genel Başkanlığını bırakmamı önerdiler. İstanbul Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı ve Konfederasyon Genel Başkan Yardımcısı Hüdaverdi Talay’ı aday gösteren arkadaşlarımın kararlarına saygı duydum, çok arkadaşımın ısrarlarına karşın aday olmadım. 1995 yılı Ekim ayındaki 8. Olağan Genel Kurulda Hüdaverdi Talay kısa adı TASKK olan Konfederasyonun ikinci Genel Başkanı oldu. Genel Kuruldan, Konfederasyon’un Onursal Genel Başkanı olarak çıktım.

Sonraki seçimlerde çok kez aday olmam istendi. Hatta, 1980 sonrasındaki süreci benimle birlikte yaşayan deneyimli bir yönetici arkadaşım, 2025 yılının başlarında Konfederasyon’un bazı sorunlar yaşadığını, toparlayıcılığı ancak benim yapabileceğimi belirterek aday olmamı önerdi. 1995 ve 2025. Otuz yıl sonra yapılan öneriye evet demediğimi beni tanıyan herkes tahmin eder.

Konfederasyon’un Kurucu ve Onursal Genel Başkan olarak 1995 yılındaki tutumum, tüm baskılara ve aşırı kuşatmaya karşın, şiddetsiz tepki yöntemlerinden vazgeçmeyen, milyonları umutla birleştiren Özgür Özel’in Genel Başkanlığı’ndaki CHP’ye yeniden Genel Başkan olmak istediği izlenimi bırakan, bazı sözleri ve tutumu nedeniyle Parti üyelerinin ve farklı görüşteki insanların tepkilerini üzerine çeken Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları için umarım küçük, ancak anlamlı bir örnek şeklinde algılanır.

Benim kuşağım muhalefetin iktidarı eleştirmesini gördü, yaşadı. Bizim kuşak, iktidarın ve ortaklarının, bazı alanlarda aşırı yetkilendirilmiş bazı kamu görevlileri, çok sayıda gazete, sosyal medya ve televizyonla birlikte muhalefet partilerine, özellikle ana muhalefet partisine saldırmasına, toplumda yalanın, iftiranın, hakaretin, tehdidin, sahteciliğin, ayırımcılığın ve adaletsizliğin çok yaygın, çok tehlikeli ve çok yakışıksız hale gelmesine hiç alışkın değil.

Dayan, sevgi ve dostluk dolu, Türkiye ve Dünya’yı evi, üstünde yaşayanları ailesi, içinde şiddet barındırmayan farklılıkları doğal zenginlik sayan yüreğim, dayan.

Haydi, melekleşmiş insanlar, her yerde ve her zaman kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, Türkiye cenneti için, haydi…