Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilmesi ile tam olarak uygulamaya geçen BAAS tipi tek adam rejimi sonrasında geçen 33 ayda piyasalarda 3 defa kur şoku yaşandı!

Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilmesi ile tam olarak uygulamaya geçen BAAS tipi tek adam rejimi sonrasında geçen 33 ayda piyasalarda 3 defa kur şoku yaşandı!

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 22.06.2018 Cuma Günü ABD doları 4.70 TL ve Euro ise 5.48 TL seviyesinden işlem görüyordu, döviz piyasaları haftayı bu parite ile kapatmıştı.

Döviz piyasalarında ilk şok dalgası ağustos ayında geldi; 12 Ağustos saat 22:40 itibari ile 1 dolar 7.0970 TL’den işlem görmüş ve 7 TL sınırını aşarak hatta 7,20 seviyesini test ederek yeni bir rekor kırmıştı. Bu döviz piyasalarındaki ilk şoktu.

Malum bir takım önlemler alındı ve kurlar sakinleşti. Başta faizlerin arttırılması olmak üzere alınan önlemler sayesinde 2019 Şubatında dolar kuru 5.20 seviyesine kadar geri çekildi, sonra yeniden usul usul artmaya başladı.

İkinci kur şoku ise Kasım 2020 tarihi başlarında geldi dolar kuru 8,55 seviyesini gördü. Sonrası malum Merkez Bankası Başkanı Murat uysal ani bir gece yarısı operasyonu ile görevden alındı yerine partili bir başkan Naci Ağbal atandı, Hazine ve Maliye Bakanı damat bey, Instagram üzerinden sitemkar bir istifa metni yayınlayarak kayıplara karıştı o gün bu gün kendisini gören de yok. Bu olaylar sonrasında da kurlar sakinleşti ve 2021 yılı başlarında dolar kuru 7 liranın hemen altına kadar sarktı ve bir ara 6.80’li seviyeleri bile test etti.

Üçüncü şok dalgası ise gene hafta sonuna denk getirilen bir gece yarısı kararnamesi ile henüz 4 aydır koltukta oturan Naci Ağbal’ın görevden alınması ve yerine bir başka partili isim olan Kavcıoğlu’nun atanması ile tetiklendi…

Asya piyasaları açılıp işlemler başlayınca dolar kuru 8.40 seviyesini gördü, tahminler haftanın ilk işlem gününü 8 seviyesine çok yakın kapatması yönünde, kötümserler ise 8.50 seviyesinin zorlanacağını düşünüyor ve maalesef piyasada görüş belirtecek pek bir iyimser de kalmadı…

Türkiye’nin risk primi CDS’ler de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanlığında yaşanan değişimin ardından ilk işlem gününde çok hızlı bir yükseliş kaydetti.

5 yıllık kredi temerrüt takası 156 baz puan yükseldi ve 466 baz puan seviyesine çıktı. Oysa Türkiye CDS’leri Şubat’ta 290 baz puan seviyesinin altına kadar gevşemişti.

İşin açığı 33 ay zarfında 3 döviz şoku yaşamak, firmaların ensesinde boza pişirmek, reel sektörün tepesine balyoz indirmek demektir. Hangi firma geleceği nasıl öngörecek, nasıl kur tahmin edip, maliyet hesaplayacak da fiyat oluşturacak?

Merkez Bankasının bağımsızlığını dinamitleyen partizan atamalar ve durmadan değişen adeta savrulan ekonomi politikaları artık Türkiye’nin serbest piyasa kuralarına bağlılığını dahi tartışılır hale getirmiştir. “Piyasalarda sermaye kontrolleri gelir mi?” Dedikoduları bile dolaşmaktadır.

Bir hafta sonuna sıkıştırılan; atama, İstanbul Sözleşmesinden imzanın ekilmesi, bir milletvekilinin milletvekilliğinin kaldırılarak polis zoru ile Meclisten çıkarılarak göz altına alınması, HDP’ye açılan kapatma davası sadece ekonomik düzeni ve ekonomi politikalarının değil, artık rejimin niteliğinin de sorgulanmasına yol açmaktadır.

Bütün dünya artık freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı hızla giden Türkiye’nin ne zaman duracağını değil, ne zaman şarampole yuvarlanacağını merak etmektedir.

Erdoğan’ın koltuktaki süresi 5 yıl yani 60 aydı, bunun yarısından az biraz fazlası 33 ayı geçti, yani artık yol yarılandı, seçimlere doğru geri sayım başladı.

Seçimler yaklaşırken bir siyasi partinin acı reçeteler uygulaması elbette kolay olmayacaktır, lakin Türk ekonomisinin hele biraz daha bekleyelim diye oyalanmaya da tahammülü bulunmamaktadır, olmazsa olmaz yapısal reformlar derhal yapılmalıdır.

Diğer yandan Erdoğan “verin yetkiyi bu kardeşinize bakın döviz, faiz ne oluyor” derken şaka yapmıyormuş verdik yetkiyi, gördük etkiyi; Avrupalı finans şirketi Societe Generale, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanı Naci Ağbal’ın görevinden alınmasının Türkiye’nin “geri dönüşü olmayan bir noktaya” getirdiğini belirterek dolar/TL’nin ikinci çeyrek sonuna kadar 9.70’e yükseleceğini öngördüğünü açıkladı.

Bu öngörü hangi vadede doğru çıkar, bilmek kesin tarih vermek elbette mümkün değil, lakin bu yapılanlar sonrasında yeni bir kur şokunun yaşanacağı ve orta vadede Türk Lirasının bu seviyeleri göreceğini iddia etmek hiçte abartılı bir öngörü olmaz.

Sonuç olarak tünelin ucunda görülen ışığın çıkışı değil, üzerimize son hızla gelen treni gösterdiği artık aşikar olmuştur.

İktidar ne yapacağını bilemez halde, MHP ile tarikat ve cemaatlerin elinde oyuncak olmuş, son 20 yıldaki tüm demokratik kazanımları ortadan kaldırmaktadır. Bu karar ve eylemlerin Türkiye’yi çağdaş dünyadan kopartarak orta doğunun kanlı yoksulluk bataklığına sürüklemesi kaçınılmazdır.

Ne yazık ki yakın geleceğe yönelik iyimser herhangi bir beklenti kalmamıştır, bu absürt rejim fikri ortaya atıldığı ilk günlerde ortaya koyduğum itirazların hepsi haklı çıkmaktadır.

Demedi demeyin, bazı eksikleri olsa dahi iyi kötü demokrasinin yaşatıldığı bir serbest piyasa ekonomisinde otoriter bir diktatörlük kurma hevesi sonuçlarını göstermeye, zehirli meyvelerini vermeye başlamıştır.