Malum Recep Bey ve Bahçeli’nin en önemli ve öncelikli hedefleri iktidarda kalmak, koltuklarını koruyabilmektir.

Bunun için daha evvel birçok şaşırtıcı siyasi manevra yapmışlar ve bu manevralar sonucunda birçok kişiyi hayrete düşürerek iktidarda kalmayı başarabilmişlerdi.

Sadece yerel seçimleri kazanabilmek uğruna Osman Öcalan’ı TRT ekranlarına çıkarıp konuşturmak ve Abdullah Öcalan’ın mektubunu okutmak gibisinden işler hepimizin hafızasındadır.

Bahçeli’nin son on on beş günde yaptıkları ve kökten değişen tavrı ve söylemleri de tamamen seçim kazanmak ve tekrar seçilebilmek için gerekli anayasal değişiklikleri yapabilme amacını taşımaktadır.

Bakın tarihi süreçte Abdullah Öcalan’ı ipten alıp İmralı’ya taşıyan iradenin en önemli unsuru Devlet Bahçeli’dir.

Şimdi de Bahçeli Öcalan’ı İmralı’dan çıkarıp Türkiye Büyük Meclisi çatısı altına taşıyacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden de evine yollayacak bir süreci başlatmış bulunmaktadır.

Neden?

Türk Milliyetçisi olduğunu iddia eden Bahçeli neden böyle bir şey yapsın?

Üstelik dikkat edin epey uzunca bir süredir Türkiye’de PKK büyük ölçekli bir eylem yapmıyor ya da yapamıyor, terör böylesine kontrol altındayken bu tarz bir süreç neden başlatılıyor?

Bana göre bunun nedeni Recep Bey’in tekrar aday olabilmesi amacıyla gerekli anayasa değişikliğini yapabilmek için DEM parti ve Kürt seçmenin desteğini alabilmek, tabiri caizse Öcalan’ın ocağına düşmüş bulunmaktalar.

Öcalan’ın tecridini kaldırmak ve hatta affetmek bu destek karşılığında ödemeyi göze aldıkları bir bedel olabilir değil mi?

Peki, ödemeyi göze aldıkları tek bedelin bu olduğuna emin misiniz?

Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de birer Kürt devleti kurulmasına arka planda yeşil ışık yakmakta ödenmesi göze alınmış bir başka bedel olabilir mi?

Hatta bundan daha da ötesi; bir İran ABD İsrail savaşında Türkiye ve Türk askerini kullanmak bu savaşta taraf olmak da planda olabilir mi?

Ne yazık ki bunları bilemiyor, öngöremiyoruz…

Ama sadece şunu söyleyebilirim bütün bunlar pazarlık masasında konuşulmuş konular olabilir, bunlardan kabul edilenleri önümüzdeki dönemde göreceğiz ve lakin Bahçeli’nin açık açık telaffuz ve teklif etmekten çekinmediği “umut hakkı” kavramı en azından Öcalan’ın affedilmesi konusunda bir mutabakat sağlandığını düşündürmektedir.

Bu güne kadar Türkiye Cumhuriyetinde PKK ile irtibatlı olan kişiler haricinde hiç kimse Öcalan’ın affedilmesine yönelik bir cümle kurmamış, bir imada dahi bulunmamıştır, bu son derecede riskli cümlenin Devlet Bahçeli tarafından telaffuz edilmesi bu açıdan son derecede dikkat çekicidir.

Bahçeli’nin dilinin altında başka hangi baklalar var bunu da önümüzdeki günlerde izleyip göreceğiz.

Bu arada düne kadar “yerel seçimleri CHP kazanırsa su faturalarını PKK’lılar dağıtacak” diyen troll ordusu bu son manevra karşısında dilini yutmuş, ne yapacağını şaşırmış durumda bulunmaktadır.

Kuzey Suriye’de bir Kürt Devleti kurulabilmesi için PKK’nın terörü ve silahlı mücadeleyi bırakıp kendini lağvetmesi stratejik olarak gerekli görülüyor olabilir. Hatırlatayım benzer bir yol FKÖ yani Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından da izlenmişti.

Bahçeli’nin bu açılımını bu çerçevede de değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Bu noktadan sonra şunu da söylemek gerekir artık bir anayasa değişikliği referandumu ve seçim süreci başlamıştır diyebiliriz.

Bu süreçte Mehmet Şimşek’in pek sevdiği kemer sıkma politikalarını uygulama imkânı da kalmamıştır.