Avrupa Birliği (AB), son dönemde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile arasında gerilim yaratan tarifeler konusunda kapsamlı bir çözüm üretmek amacıyla temaslarını sıklaştırdı. Bu sürecin en görünür yüzü olan AB Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Maros Sefcovic, ABD’li muhataplarıyla yürüttüğü görüşmelerin diplomatik anlamda öncelik taşıdığını net biçimde ortaya koydu.
Sefcovic, ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “İleriye dönük çözümler bulmak, AB için en büyük öncelik olmaya devam ediyor. Tüm zamanımızı ve enerjimizi bu meseleye odakladık.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lutnick’le sürekli iletişimde olduklarını ve bu diyaloğun sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak adına çok değerli olduğunu vurguladı.
TİCARETİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: TARİFELER
Avrupa ile ABD arasındaki ekonomik ilişkiler oldukça köklü olsa da son yıllarda başta çelik ve alüminyum ürünleri olmak üzere birçok sektörü etkileyen gümrük tarifeleri, iki taraf arasında ciddi bir gerilim konusu haline geldi. Özellikle Donald Trump yönetimi döneminde alınan tek taraflı tarife kararları, AB’nin sanayi ürünleri üzerindeki maliyetlerini artırdı ve rekabet gücünü zayıflattı.
AB, bu tarifelerin kaldırılması ya da yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunuyor. Çünkü bu uygulamalar sadece ticaret hacmini daraltmakla kalmıyor, aynı zamanda transatlantik ekonomik iş birliğini de zedeliyor. Sefcovic’in açıklamaları, bu tarifelerin AB için sadece ticari değil, aynı zamanda stratejik ve politik bir mesele olduğunu ortaya koyuyor.
ABD’DEKİ HUKUKİ SÜREÇ KRİZİ DERİNLEŞTİRİYOR
Bu gelişmelerin yaşandığı bir ortamda, ABD’de tarifelere ilişkin hukuki belirsizlikler de devam ediyor. ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi, Trump’ın görevdeyken başka ülkelere uyguladığı bazı tarifelerin yasal sınırları aştığını belirterek bu uygulamaların yürütülmesini durdurmuştu.
Trump yönetimi ise bu karara itiraz etti. Gerekçeleri arasında, mahkemenin bu kararıyla Başkan’ın yetkilerine müdahale edildiği ve dış politika araçlarının etkisizleştirildiği iddiası vardı. Bunun üzerine konu temyiz sürecine taşındı. Temyiz mahkemesi ise, davanın sonuçlanmasını beklemeden Trump’ın tarifelerine yönelik yürütmeyi durdurma kararını geçici olarak askıya aldı. Bu da tarifelerin belirli bir süre daha yürürlükte kalacağı anlamına geliyor.
AB’NİN DİPLOMASİSİ: EKONOMİK AMAÇTAN DAHA FAZLASI
AB, bu gelişmeleri sadece ekonomik çıkarlar açısından değerlendirmiyor. Özellikle Çin ile küresel düzeyde artan ticari ve teknolojik rekabet göz önüne alındığında, Batı bloğunun kendi içinde güçlü ve uyumlu kalması, Avrupa için büyük önem taşıyor. Bu bağlamda ABD ile ilişkilerin sadece düz bir ticaret anlaşması temelinde değil, jeopolitik istikrar ve ekonomik dayanışma açısından da ele alındığı görülüyor.
Brüksel’in amacı, tarifeleri kaldırmakla sınırlı değil. Aynı zamanda iki taraf arasında daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ticaret ortamı oluşturmak, ortak ekonomik güvenlik stratejileri geliştirmek ve Çin gibi dış aktörlere karşı daha güçlü bir pozisyon almak hedefleniyor.
GÖZLER TEMYİZ SÜRECİNDE VE YAZ AYLARINDAKİ TOPLANTILARDA
Önümüzdeki dönemde ABD’de temyiz mahkemesinin vereceği karar, transatlantik ticaretin seyrini büyük ölçüde belirleyecek. Bu kararın ardından AB ile ABD arasında yeniden yapılandırılacak olan tarifeler konusunda karşılıklı tavizlerin gündeme gelmesi bekleniyor.
Ayrıca yaz aylarında yapılması planlanan AB-ABD ekonomik diyalog toplantıları, sürecin kritik dönemeçlerinden biri olacak. Brüksel’in beklentisi, bu toplantılar sayesinde diplomatik zeminin güçlenmesi ve siyasi iradenin teknik çözümlerle desteklenmesi yönünde.
ÖZETLE
AB'nin bu konudaki yaklaşımı oldukça stratejik: Sadece mevcut tarifelerin kaldırılması değil, aynı zamanda gelecekte benzer krizlerin önüne geçecek kurumsal mekanizmaların oluşturulması hedefleniyor.
ABD’de devam eden yargı süreci, AB’nin diplomatik kapasitesini sınırlıyor olsa da Brüksel’in istikrarlı ve sürekli iletişim kurarak etkili bir baskı oluşturma çabası dikkat çekici.
Tarife krizinin çözülmesi, iki tarafın da küresel rekabette daha güçlü bir şekilde hareket etmesini sağlayabilir. Aksi durumda AB-ABD ekonomik ilişkilerinde kalıcı hasarlar oluşabilir.
Bu mesele, aynı zamanda Başkanlık yetkileri ile yargı arasındaki sınırların yeniden tartışıldığı bir süreci de temsil ediyor. Bu yönüyle de ABD iç siyasetinin ticaret politikaları üzerindeki etkisi bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Genel olarak değerlendirildiğinde, Brüksel’in izlediği diplomatik yol haritası, uzun vadeli ve bütünsel bir ticaret ve güvenlik vizyonuna işaret ediyor.