Son beş yılda Los Angeles'ta film prodüksiyonları %30 azaldı; Kuzey Amerika dizilerinin yalnızca %20'si artık Kaliforniya'da çekiliyor. (Kaynak: The Guardian, 2025)

Bir zamanlar hayallerin merkezi olan Hollywood, şimdi sessizliğe bürünüyor. Yıldızlar hâlâ parlıyor… ama kimse yukarı bakmıyor. Hollywood, sadece film üreten bir merkez değil, aynı zamanda kültürel bir anlatı kaynağıydı. Ancak son yıllarda, Kaliforniya merkezli bu dev endüstri, izleyiciyle kurduğu bağı zayıflattı. Yükselen maliyetler, azalan teşvikler ve içeriğin halkla bağ kuramaması sektördeki dönüşümü hızlandırıyor.

Bu yazı, Hollywood’daki bu dönüşümün ötesine geçerek, benzer tehditlerin diğer kurum ve yapılar için nasıl geçerli olabileceğini sorguluyor. 1. Kaliforniya Artık Hayal Değil, Gerçek Bir Sınav Alanı Vergi yüklerinin artması, karmaşık mevzuat yapısı ve yaşam maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle prodüksiyonlar Kaliforniya'dan ayrılıyor.

2024’te sadece Utah, 6 büyük yapımı ağırladı. "Eğer bir ekonomi sadece kârı değil, üretim ruhunu da kaybederse; sanat, hikâye ve toplum da sessizleşir." 2. Hikâyeler Dinleyicisini Kaybedince Netflix ve Disney+ gibi platformların izlenme oranlarında 2023 sonu itibariyle %18’e varan düşüşler yaşandı.

(Kaynak: Omdia, 2025) İzleyici, sadece içerik değil, kendi sesini duymak istiyor. İçerik fazlalığına rağmen 'anlam yoksunluğu', 'içerik yorgunluğu'na dönüşüyor. Anlatan çok, anlayan az. İşte asıl kopuş burada başlıyor.

3. Kurumlar İçin Ayna: Değişimi Okuyamayanlar Sessizleşir Hollywood bir yansıma. Onun yaşadığı bu dönüşüm, aslında diğer tüm kurumlara bir sinyal: Halkla bağ kuramayan yerel yönetimler, Vatandaşın ihtiyacına kulak vermeyen kamu yapıları, Müşterisini dinlemeyen özel sektör, Hepsi için benzer bir uzaklaşma ve ilgisizlik riski mevcut.

Kurumlar, toplumla olan bağını kaybettiğinde; sahne, yerini sessizliğe bırakır. Son Söz: Kimin İçin Varsınız? Hollywood’un karşılaştığı bu kültürel ve ekonomik dönüşüm, hepimize şu soruyu sordurmalı: “Kime hitap ediyorsunuz? Kim için varsınız?” Çünkü halkın sesi duyulmadığında, kurumlar yalnızca kendi yankısını duyar. Ve yankı, ne liderlik eder, ne umut taşır, ne de sürdürülebilir bir gelecek inşa eder.

Yeni bir sahne kuruluyor. Dinleyen ve duyan kalacak. Diğerleri ise sahneden, usulca inecek. Ahmet Takeş'in "Zihin Mimarlığı" serisinden ilhamla kaleme alınmıştır.