Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını 43. Maddesi aynen şöyledir:
Madde 43 – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.
Tatile gidebilenlere sormak istiyorum. Hanginiz, sahillerden Anayasa’nın belirttiği çerçevede yararlanabildiniz ?
Kıyı Kanunu, Anayasa’da belirtilen ilkeler çerçevesinde, Anayasa’nın 43. Maddesi’ne dayanılarak, düzenlenmiştir. Bu kanuna göre; kıyı, kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan alan olarak belirlenmiştir. Bu alanlar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve mülkiyete konu olamamaktadır. Mülkiyete dair kazanılmış hak ilkeleri, kıyılarda geçerli kabul edilmemektedir. Kıyı, herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın, doğrudan veya doğruya doğal yapısından dolayı herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş, sahipsiz kamu malıdır. Hiçbir karşılık ödemeksizin herkesin kıyılardan ortaklaşa yararlanma hakkı vardır.
Kıyıların devamı niteliğindeki sahil şeritlerinin kullanımında da kamu yararı gözetilmesi gerekmektedir. Sahil şeritlerinin derinliğinin saptanmasında, kamu yararının gözetilmesi ve kamunun yararlanmasına imkan sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Kaldı ki; Anayasa’nın kıyıların korunmasını amaçlayan 46. Maddesi ile herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahip olduğunu belirleyen 56. Maddesi ile de bütün göstermektedir.
Buraya kadar yazdıklarımız, hukukçuların görüşlerini kapsayan bölümleri içeriyor. Şimdi gelelim meramımıza:
Kıyılarımıza dikilen binlerce yataklı, beş yıldızlı tesislerin zapt ettiği, sahillerimizden hiç denize girmeyi denediniz mi ?
Sakın ola denemeyi, Anayasa, Babayasa, kanun buralarda geçmiyor. Biraz inat ederseniz, kapıdaki herhangi bir güvenlik görevlisinden bir araba sopa yemeniz işten bile değil. İster polise gidin ister jandarmaya, onlarda size “orada ne işin vardı hemşerim” diyeceklerini göz ardı etmeyin.
Madem ki; Anayasa ve bu Anayasa’da güç alan kanuni düzenlemeler dikkate alınmayacaksa o halde ne demeye yapılır?
Tüm kıyı şeridini, zincir gibi çepeçevre kapatan, denize ulaşmak için yolları yok sayan zihniyet ile nasıl mücadele edilecektir?
Yabancı turist kapısı kapandığı zaman televizyonlar reklamlar vererek, yerli turistleri davet eden bu “saygısız turizmcilere” hiç acımıyorum. Kendi vatandaşlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapan, insanların Anayasa’dan ve kanunlar doğan haklarını hiçe sayan bu “saygısız turizmcilerin” dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Hoş bugün birçok turistik tesisin, konuyla uzak yakın ilgisi olmayan birtakım mafyatik ellere geçtiği düşünülürse, başımıza gelenleri yadırgamakta anlamsız.
Turizm, sadece ülkemiz için değil, denize kıyısı olan, tarihi değerlere sahip diğer ülkeler için de çok önemli. Hizmet sektörünün en önemli gelir kaynağını turizm oluşturuyor. Turizm, istihdama ve beraberinde onlarca sektöre de önemli bir kaynak teşkil ediyor. Bunu inkar edemeyiz. Ancak, böylesine vahşi bir turizmin nereye kadar devam edeceğini de merak ediyorum. “Her şey dahil sistemiyle” bölgelerindeki esnafları adeta boğan, onların yok olmasına sebep olan mantığı da, aradan geçen onlarca yıla rağmen aşamayan bir yapıyı da “turizm” diye adlandırmak mümkün olabilir mi?
Özetle;
Turizm; sadece lüks oteller yapmak, kendi vatandaşlarının haklarını saygısızca gasp etmek değildir. Sahili denizden, arka tarafı da kiraladığı araziyle vatandaşlarına kapatan, Anayasayı ve yasaları hiçe sayan bu zorba zihniyeti turizm diye adlandırmak mümkün değildir. İki şezlong, bir şemsiyeye utanmadan 3-5 bin lira isteyenleri, o beldenin kamu yöneticileri görmüyorlar mı? Adım gibi biliyorum, sırf hafta sonu o plajdan “beleş” yararlanmak için kanunsuzluğa göz yumanları affetmiyoruz. Elbette ki, görevlerini layıkıyla yapan ve bunun için sürülenleri sözlerimizin dışında tutuyoruz.
Dünyada, yılın 365 günü, turizmden yararlanan ülkelere şöyle bir bakmak, yabancı tur operatörlerinin elinde oyuncak olan anlayışı kırmak ve hepsinden de önemlisi vatandaşına sahip çıkmak turizmi kurtaracaktır.