Epeyce bir süre önce ODTÜ Teknokentte ülkemizde faaliyet gösteren çok büyük bir küresel firmada, üst düzeyde görev yapan bir bayan arkadaşımızın gençlere iş yaşamında başarıya giden yolları anlatan bir sunumunu izlemiştim.

Orada arkadaşım “beni başarıya götüren en büyük kazanımım bir basketbol takımında oynamış olmamdır, burada disiplini, takım halinde çalışmayı, başka insanlar ile birlikte organize olarak bir şey başarabilmeyi, kurallara uymayı ve zamanı doğru kullanmayı öğrendim” demişti.

Aradan yıllar geçti lakin ben bu cümleyi ve bu cümlenin ekonomi yaşamı açısından önemini hiç mi hiç unutmadım, hem yazılarımda ve hem de konuşmalarımda sık sık bu söylemi kullandım, bu gerçeğe vurgu yaptım.

Açıkça söylemek gerekirse ekonomi ve üretimde başarı ancak ve ancak organize bir toplum yaratarak sağlanabilir. Unutmamak gerekir ki insan uygarlığının daha en başında avcı toplayıcı toplumlarda bile insanlar kendilerinden çok daha büyük, hızlı ve güçlü hayvanları ancak organize bir şekilde hareket ederek avlayabilmişlerdi.

Tarım toplumları ise çok daha karmaşık organizasyonlar sonucunda ortaya çıktı. Dev tarım imparatorlukları milyonlarca insanı organize bir şekilde birlikte yaşatıp, birlikte üretme esasına dayanılarak kuruldu.

Sanayi devrimi ile birlikte üretilen mal ve hizmetler çok daha karmaşıklaştı bu mal ve hizmetleri üretebilmek için gereken toplum yapısı da doğal olarak çok daha karmaşık bir hale geldi.

Çağımızda herhangi bir sınai ürünü üretebilmek için binlerce ve hatta bazen on binlerce insan müthiş bir dakiklik, standart ve uyumluluk ile emek sarf etmek zorundadır. Ancak ve ancak en iyi şekilde organize olmuş toplumlar en iyi ve en mükemmel sınai ürünleri üretebilir, küresel rekabette ancak böyle var olabilir.

İnsanlar takım halinde çalışmayı, organize olmayı, kurallara uymayı, dakikliği, fedakârlığı, uyumlu olmayı ise ancak ve ancak çocuk yaşlarda öğrenip, içselleştirebilir.

Bunu öğrenmenin en sağlam yolu da spor eğitimi ve spor faaliyetlerinden geçer. Küresel rekabette en başarılı mal ve hizmetleri üreten toplumların hepsinin sporda da çok başarılı olması asla bir tesadüf değildir.

Ne kadar bilgili olursanız olun, ne kadar çalışkan olursanız olun, çağımızda eğer takım halinde çalışmayı başaramıyorsanız sınai alanda başarılı ve rekabetçi bir üretim yapabilmeniz mümkün değildir.

Mustafa Kemal Atatürk "Esas olan bütün yaştaki Türkler için beden eğitimi sağlamaktır. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözünü boşuna söylememişlerdir." Bu söz çok ama çok önemlidir,  Atatürk spor ve spor eğitimine verdiği özel önemi bu bilgi ve bilinç ile vurgulamıştır.

Çağdaş dünyada var olmak ve rekabetçi üretim yapabilecek bir toplum oluşturmak istiyorsak öncelikle takım halinde iyi organize olarak birlikte çalışabilmeyi bütün çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Bunun için çocuklarımız spora yönlendirilmeli, bu yıl Dünya Şampiyonu olan kadın Milli Voleybol Takımımız gibi başarılı ve iyi örnekler yüceltilmeli, gençlerimize olumlu bir örnek olarak gösterilmelidir.

Bu yapılmazsa küresel rekabet koşullarında var olabilecek, vazgeçilmez marka ürünler üretmemiz ve bu ürünlerin yaratacağı katma değerden yararlanarak bir refah toplumu oluşturabilmemiz hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.

İşin açığı bu gün hem politikacılarımız ve hem de aydınlarımız sporu bu gözle değerlendirmemekte, çok çok önemli bir toplumsal olay ve ekonomik bir faaliyet olarak değerlendirmekte ve ne yazık ki toplumun üretim fonksiyonundaki bu çok ama çok önemli rolünü idrak edememektedir.