İsmail Saymaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin milletvekilleriyle gerçekleştirdiği bir toplantıda "Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, bir Kürt, diğeri Alevi olsun" ifadelerini kullandığını yazdı.
Bakın ben bu konu hakkında yazmadan önce sabrettim ve birkaç gün bekledim ama bu yazıyı yazdığım ana kadar Bahçeli’den ya da MHP Yönetiminden herhangi bir bir yalanlama gelmedi.
Bu yazıyı da “sükut ikrardan gelir” anlayışı gereği bu lafın gerçekten de söylendiği varsayımına dayanarak yazıyorum. Elbette bu laf gerçek değilse ve Bahçeli çıkarda “ben böyle saçma bir şey söylemedim” derse buradaki yorumum geçerliliğini yitirecektir.
Hatırlatayım: Bahçeli daha öncede ülkemizde 200 yıllık kökü olan parlamenter sisteme ihanet etmiş; parlamentoyu ve partileri önemsizleştiren, başbakanlık, bakanlık ve müsteşarlık sistemini ortadan kaldıran bu tek adam rejiminin akıl hocası ve mimarı olmuştu...
Şimdi de anlaşılan Cumhuriyetimizin kurucu ruhunu oluşturan “eşit vatandaş” ilkesine ihanet edip, farklı cinsi, etnik, dini, mezhebi ya da sınıfsal yapılara siyaset ve bürokraside dağıtılacak kontenjanlar üzerinden yeni bir yapı oluşturmaya kalkışıyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim bunun bir adım sonrası üniter yapının ortadan kalkması olacaktır!
Demedi demeyin; Türkiye’yi bir “Balkanizasyon” ya da “Lübnanlaşma” sürecine sürükleyecek, son derecede vahim sonuçlara yol açacak bu teklif Cumhuriyeti, üniter devlet yapısını ve eşit vatandaş ilkesini savunan herkesi ve her kesimi alarma geçirmelidir...
Buradan MHP’lilere ve MHP üst yönetimine de bir hatırlatmada bulunmak isterim: Bakın Bahçeli’nin “Bebek Katiline af” v.b. söylemleri yüzünden kahveye çıkamaz, sokakta dolanamaz hale geldiniz değil mi?
Peki, bu söylem ve eylemlere katılmıyorsanız neden gereğini yapmıyorsunuz?
Bahçeli bunları bilinçli olarak yapıyor, bile isteye Türk Milleti için bu kadar tehlikeli bir sürecin fitilini ateşliyorsa niye hala onun peşindesiniz, niye onu hala o koltukta oturtuyorsunuz?
Tamam, “Lider, Teşkilat ve Doktrine sadakat esastır” falan diyorsunuz da sizin için asıl sadakatin Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyetine karşı olması gerekmiyor mu?
Yok eğer adamcağız her insana musallat olabilecek akli melekelerini etkileyen bir takım hastalıklardan muzdarip de bunları bilinçli olarak yapıp, taammüden söylemiyorsa o zaman lidere sadakat diyerek Türk Milliyetçiliği davasına ihanet etmek doğru mu? Eğer ki durum buysa malum-u âliniz mesele tıbbın alanına girer; gereği yapılır, kişi emekli edilir, evine gönderilir şifa bulması için dua edilir değil mi?
Neyse ben MHP camiasına diyeceğimi dedim, gelelim konunun özüne:
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren vatandaşları arasında cins, din, etnik köken ve sınıf ayrımcılığı yapmayan; eşit vatandaş, anayasal hak sahibi özgür birey ilkesi üzerine inşa edilmiş bir anayasal sisteme sahiptir.
Şimdi biri çıkıp bu ilkeyi değiştirip bir takım etnik ya da dini kökenlere göre ayrımcılığa dayanan yeni bir sistem kurmaya kalkarsa bu hem ciddi bir ayrımcılığa neden olacak ve hem de ülkenin hızla bir Balkanizasyon sürecine sürüklenmesine yol açacaktır.
Mesela Kürtlere ve Alevilere birer Cumhurbaşkanı Yardımcılığı kontenjanı ayırdığında farklı kesimler “onlara var da bize yok mu” diye itiraz etmeyecekler mi sanıyorsunuz?
Yarın Lazlar, Boşnaklar ya da Çerkezler de böyle bir imtiyaz istemeyecek mi?
Dini mezhebi bir farklılıktan hareketle Alevilere Cumhurbaşkanı Yardımcılığı kontenjanı ayırdığınızda Hristiyanlar, Museviler, Süryaniler, hatta ateist ve deistler de böyle bir kontenjan talep etmeyecek mi?
Mezheplere göre kontenjan ayırdığında tarikat ve cemaatlerden gelecek talepleri nasıl dizginleyeceksin?
Feminist kadınlar biz bu nüfusun yarısını oluşturuyoruz bizde kontenjan isteriz dediğinde ne yapacaksınız?
İş kadınlarla da kalmaz LGBT üyeleri “bizim kontenjanımız nerede” diye sokaklara dökülürse ne diyeceksiniz?
Bakın Cumhuriyetin kurucu ilkesi eşit vatandaş ve vatandaşlar arasında cins, din, dil ve sınıf ayrımcılığı yapılamaz politikası korunması gereken çok doğru ve sağlıklı bir politikadır. Siyasi ve bürokratik görevlere gelme bir kontenjan meselesi değil bir liyakat meselesi olmalıdır.
Görünen o ki bu istek aslında ABD’nin dayatmasıdır.
Hatırlayın, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, “Türkiye için en iyi sistem, Osmanlı milletler sistemi” demişti.
Osmanlının özellikle de son döneminde ülke yönetimi, din ve mezhep esasına göre düzenlenmişti. Her din ve mezhep, bir millet kabul edilmişti bunlara imtiyaz ve kontenjan vermenin sonucu ortada; Osmanlı param pinçik oldu dağıldı, yok oldu gitti.
Osmanlı millet sistemi iyi ve işe yarar bir şey olsaydı Osmanlı zelil hale düşüp yıkılır mıydı?
Pekala, aynı çukura 100 yıl sonra yeniden düşmek akıl işi mi?