Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Haziran 2025 Ücret Kayıpları İzleme Raporu’nu geçtiğimiz günlerde açıkladı. Rapora göre işçi ve çalışanların, 2025’in ilk 5 ayında enflasyon karşısında ki kayıplarının toplam tutarının en az 198,2 milyar lira olduğu kaydedildi.
Evet, her geçen ay biraz daha düştüğü açıklanan enflasyonun çalışanların üzerindeki etkisi bu kadar olumsuz. Çünkü 2023 yılının mayıs ayında 39.59 olan enflasyon oranı aradan geçen iki yıla karşın sadece yüzde 35.41 düzeyin geriledi. Yani tüm düşüş sadece 4 puanla sınırlı kaldı.


Enflasyonun dar ve sabit gelirlilerin üzerindeki yıkıcı etkisi olanca gücüyle devam ediyor. Milyonlarca emekli bayramı kendilerine sunulan 4 bin liralık “bahşişle” geçirdiler. İçinde bulunduğumuz yılın ilk beş aylık döneminde, Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) göre yüzde 15.09, İstanbul Ticaret Odasına göre yüzde 19.53, Enflasyon Araştırma Grubuna (ENAG) göre ise yüzde 25.87 oranında maaşları eridi.
DİSK-AR’ın Raporunda, enflasyonun farklı toplumsal kesimlerin emek gelirlerinde yarattığı beş aylık toplam kayıp şöyle sıralanıyor.
• İşçilerin toplam kaybı: 113,4 milyar lira
• Kamu emekçilerinin toplam kaybı: 38,3 milyar lira
• Emeklilerin toplam kaybı: 46,5 milyar lira
Bu rakamları alt alta topladığınızda, yaşanan toplam kaybın, 198,2 milyar lira olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bu raporun açıklandığı günlerde, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Türkiye’de, 2024 yılı sonunda banka hesabında 1 milyon lira ve üzeri bulunan kişi sayısının beş yıl içinde yüzde 493 artarak 1 milyon 828 bin 934’e ulaştığını açıkladı. Buna yurtdışındaki milyonerlerimizi de eklediğinizde sayının iki milyonu aştığına dikkat çekildi.
Yine BDDK verileri esas alındığında, yapılan hesaplamalara göre, bankalardaki toplam mevduatın yüzde 78’lik kısmına yüzde 1’lik bir kesimin sahip olurken, kalan yüzde 99’luk kısmın mevduatın sadece yüzde 22’lik kısmına sahip olduğu belirtiliyor.
Ülkemizde işte böylesine büyük bir gelir dağılımı adaletsizliği var. Bir kesim, bambaşka bir Türkiye’de yaşarken, nüfusun önemli bir kısmı ise sadece günübirlik gelirlerle hayatını idame etmek zorunda kalıyor.


Çok değil birkaç gün önce ülkemizde yaşanan kredi ve kredi kartı borçları ile takibe düşen vatandaşlarımızın sayılarına ilişkin rakamları sizlerle paylaşmıştık. Yukarıdaki tespitler, durumun neden böyle olduğunu somut bir biçimde ortaya koyuyor.
Özellikle, bütçe gelirlerinin önemli bir kısmının faiz ödemelerine gittiğini burada bir kez daha belirtmekte yarar var. Uçandan, kaçanda vergi alan maliye sistemimiz, binbir zorluklarla elde ettiği gelirlerin önemli bir kısmını bu milyarder insanlarımızın faiz ödemelerinde kullanıyor.


Özetle;
Ülkemizde tüm ücretlerin önemli bir kısmı an itibariyle yüzde 20’lik vergi diliminde. Ücretlerin en az üçte biri vergi ve diğer kesintiler ile enflasyona gitmiş durumda. Mayıs ayı sonu itibariyle en düşük emekli aygında 2 bin 183, asgari ücret ise 3 bin 336 lira enflasyon kaybına uğramış durumda. En düşük kamu çalışanının maaşındaki kayıp ise 8 bin 439 liraya ulaşmış.
Buradaki rakamların tamamı resmi verilere dayanıyor. Yani, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları esas alınarak yapılan hesaplamalar. Şu da bir gerçek ki, bu rakamların gerçekleri bire bir yansıttığını kimse iddia edemez. Durum, çalışanların ve emeklilerin kayıplarının çok daha yüksek boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Bu rakamları, bu gerçekleri iş başındaki yöneticilerimiz bilmiyorlar mı?
Elbette ki biliyorlar. Onların elindeki veriler bizim buraya koyduğumuz rakamların kat kat üstünde. Ancak, yaptıkları hatalardan dönmek için zamanın çok geç olduğunu da biliyorlar. Ekonomi bilimi, hataları affetmiyor. Nitekim KKM Hesaplarından dönmek için yapılan tüm çalışmaların olumlu işaretleri aradan geçen bunca zamana rağmen görmemiş olmamız en basit örneği değil mi?