İsrail’in, Gazze’de Hamas’ı darmadağın edip Lübnan’daki Hizbullah örgütüne yönelmesi ve ağır darbeler vurmaya başlaması üzerine, önceki gecelerden birisinde İran, İsrail’e yüzlerce füze fırlattı.Tüm dünyanın gözleri bir anda yeniden Ortadoğu coğrafyasına çevrildi, savaş bölgeye mi yayılıyordu, üçüncü dünya savaşı mı başlatılıyordu?..

7 Ekim 2023 tarihinden beri bölgede devam eden savaşın yol açtığı insanlık dışı katliamları, defalarca kaleme aldım. Hatta, Filistinli Müslüman Araplarla aynı inanç, kültür ve etnik kökenden gelen, İbrahim Peygamber’in soyundan olan İsrailli Yahudiler arasında binlerce yıldan beri devam eden bir kardeş kavgası olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu yazımda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 1 Ekim 2024 Salı günü TBMM’de yaptığı şaşkınlık yaratan açış konuşması üzerinde durmak istiyorum. Sayın Erdoğan şöyle dedi:
“İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye; karşımızda devlet değil, katil sürüsü var...Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan toprağımızdır...” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözlerinin arkasından da “İç cepheyi sağlam tutma” çağrısı yapıyor.

Bu sözlerin toplumda büyük endişe yarattığı görülüyor. Hatta muhalefet partilerinden bile bir tek tepki gösteren olmadığı gibi, ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel bile konu ile yakından ilgileniyor, TBMM’nin hemen olağanüstü toplanmasını istiyor, tehlikenin vahametini onaylıyor. Ortadoğu’nun bağrına çöreklenmiş yedi sekiz milyon nüfuslu Yahudi İsrail devleti, kurulduğu 1948 yılından beri, bölgedeki iki yüz milyondan fazla Müslüman Araplara taş söktürüyor. Bilim ve teknolojisini o kadar geliştirmiş, istihbarat yeteneklerini o kadar güçlendirmiş ki, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de, İran’da nerede kendisine muhalefet eden varsa izliyor, buluyor, nokta atışı ile yok ediyor. Bununla da kalmıyor, Hizbullah, Hamas gibi örgütlerin militanlarının ellerindeki çağrı cihazlarını, telsizlerini, cep telefonlarını uzaktan bir mesaj dokunuşu ile infilak ettiriyor, yüzlerce, binlerce insanı sakat bırakıyor, öldürüyor.


ABD’yi, hatta Müslüman Arapların ve dünyanın büyük bir kısmını arkasına alan İsrail, Lübnan’da, Suriye’de, İran’da, hatta binlerce kilometre uzağındaki Yemen’de bile muhaliflerini izliyor, buluyor, son derece geliştirdiği füzelerle, ihalarla, sihalarla vuruyor, nefes aldırmıyor.  Beni en çok endişelendiren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki, “tamamen dini bir fanatizm” vurgulamasıdır ki, benim aklım almıyor. Bir avuç İsrailli Yahudi, yüz milyonlarca Müslüman Arap’la baş edecek, sonra da Müslüman olduğumuz için Türkiye’ye saldıracak!..  Son günlere kadar sıkı bir şekilde sosyal, siyasal ve ticari ilişkilerimiz bulunan bir avuç İsrailli Yahudi’nin, şimdi de ülkemize saldıracağı iddiası, tanıdık gelmiyor mu?

Ankara’daki Zafer gazetesinde 8 Ocak 2018 günlü yazımı anımsadım. İşte o yazımdan bir bölüm:

“Topluma Sürekli Korku Salıyorlar!

Son günlerde Ankara’da cadde kenarlarındaki reklam panoları ve bilboardlar, yine topluma korku salan afişlerle donatıldı. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük bir posteri ile şu sözlerinin bulunduğu afişleri görülüyor:
(Dikkat 8 Ocak 2018)
“Boyun eğdiremeyeceksiniz”
“Diz çöktüremeyeceksiniz”
“Başaramayacaksınız”

Kim kime boyun eğdirmek istiyor, kim kimi ve neden diz çöktürmeye kalkışıyor, kim neyin peşinde?.. Anlamak mümkün değil!..
İki de bir tekrarlayıp durdukları “İkinci kurtuluş savaşımızı veriyoruz” şeklindeki ürkütücü söylemlerini de bunlara eklerseniz, nefes alacak halimiz kalmıyor.

Yine son günlerde medyada yer alan şu haberler de, bu korku ortamının tuzu biberi oluyor:
“Hali vakti yerinde olan Türkler, İngiltere, İspanya, Amerika gibi batılı ülkelerde evler satın alıyorlarmış, şu ana kadar bu şekilde 20 milyar dolarlık ev ve gayrımenkul alınmış!” Toplumda ülkenin geleceğine ilişkin umutları tükenenler, hali vakti yerinde olanlar, artık sıkıştıklarında kaçacak yeni ülkeler mi hazırlıyorlar kendilerine?..

Bu millet, tehdit ve saldırının geldiği yeri bilirse, düşmanını karşısında görürse, vatanı için kanının son damlasına kadar savaşmasını da bilir, ölmesini de bilir ama, önüne konulan tablo, o kadar karanlık ki!  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2017 yılbaşı nedeniyle yayınladığı yeni yıl mesajını bir kez daha anımsatmak istiyorum: “Türkiye son yıllarda yeni bir istiklal harbi vermektedir. Milli birliğimiz, toprak bütünlüğümüz, kurumlarımız, ekonomimiz, dış politikamız, velhasıl devlet olarak bizi ayakta tutan bu mücadelenin sadece görünen yüzleri ve maşalarıdır. Biz asıl bu örgütlerin gerisindeki güçlerle mücadele halindeyiz.”

Daha yetmiş yıl önce çevremizi cehennem ateşi ile kavuran, 60 milyon insanın can verdiği İkinci Dünya Savaşının dışında kalmayı başaran, milletimizi, kan ve göz yaşına boğulmaktan kurtaran o dönemin devlet adamlarını beğenmeyen, zaman zaman onları aşağılayıcı acıklamalarda bulunan ve toplumda sürekli olarak bir korku yaratmak isteyen devletimizin yöneticilerine sormak istiyorum: Cumhuriyet tarihimizde hiç karşılaşmadığımız, oysa son on beş yıllık iktidarınızda sürekli aklımızı karıştıran bu beka sorunu, tehlikeler ve tehditler nelerdir, nereden ve nasıl kaynaklanıyor?

Maksadınız, toplum üzerinde korku, kaos ve savaş ortamı yaratmak, ülkedeki gerçek sorun ve sıkıntıların üzerini örtmek ve sadece saltanatınızı sürdürmek midir?.. Ama artık alıştık, bu tür tehditlerden korkmuyoruz.