Seçim dönemlerinde Türkiye’de siyaset her zamanki gibi yüksek tonda yürüdü.
Meydanlarda sert ifadeler, “biz onlarla asla yan yana gelmeyiz” çıkışları ve “teröre destek verenlerle hiçbir ortak noktamız yok” mesajları yankılandı. Özellikle iktidar kanadı, bu sözleri sık sık dile getirerek seçmenden destek istedi. Ancak aradan aylar geçti, seçim bitti, Meclis açıldı ve o sert söylemlerin yerini daha yumuşak bir tablo aldı.
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de çekilen bir fotoğraf bu farkı yeniden gündeme taşıdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da yer aldığı karede, farklı partilerden birçok isim bir aradaydı. Bu fotoğraf, özellikle seçim döneminde “bizimle aynı kareye bile giremezler” denilen partilerin temsilcileriyle aynı masada oturulmasını gösteriyordu.
Vatandaş açısından bu durum kafa karıştırıcı. Çünkü meydanlarda söylenen sözlerle Meclis’teki görüntüler arasında büyük bir fark var. Halk, bu tür fotoğrafları görünce “O kadar sert konuşmalar neden yapıldı o zaman?” diye soruyor. Seçim sürecinde toplumda keskin ayrışmalar yaratan ifadeler, şimdi bir anda yerini dostane karelere bırakmış durumda.
Elbette Meclis devletin ortak alanı. Her partiden milletvekili aynı çatı altında görev yapıyor, törenlerde ya da özel davetlerde yan yana gelmeleri doğal. Ancak seçmen artık bu görüntüleri sadece “protokol gereği” olarak görmüyor. Çünkü seçmen, söylenenle yapılanın örtüşmesini istiyor.
AK Parti’nin seçim sürecinde DEM Parti’yi ve muhalefeti hedef alan sert çıkışları hâlâ hafızalarda. Ancak bugün aynı çatı altında, aynı masada verilen görüntüler, siyasetteki dilin ve tavrın ne kadar hızlı değişebildiğini gösteriyor. Bu durum sadece AK Parti’ye değil, benzer biçimde sert muhalefet dili kullanan diğer partilere de yöneltilen bir eleştiri haline geldi.
Siyasette güvenin temelini tutarlılık oluşturuyor. Söylenilenle yapılanın birbirine yakın olması, halkın inancını güçlendiriyor. Aksi durumda, verilen vaatler ya da “asla yan yana gelmeyiz” çıkışları sadece birer seçim cümlesi olarak kalıyor.
Bugün seçmen artık sadece ne söylendiğine değil, fotoğraflarda kimin kimin yanında oturduğuna da dikkat ediyor. Çünkü o kareler, bazen uzun konuşmalardan çok daha fazla şey anlatıyor.