Gazi Mustafa Kemal Atatürk, arkadaşlarının ve halk çoğunluğunun birlikteliğinde kurulan tarihin en büyük mucizelerinden biridir Türkiye Cumhuriyeti. Anadolu ve Trakya topraklarının üstünde, 29 Ekim 2023 tarihinde kurulan Cumhuriyet öncesinde farklı ırklar, kültürler ve inançlar büyük izler bıraktılar.

Öğretilen, okutulan, gösterilen belgelere ve yaşadıklarımıza dayanarak şunu kolaylıkla yazabilirim. Bu topraklarda kadınlar, anneler, babalar, çocuklar, gençler, ileri yaşlılar, engelliler ve ortaklarımız olan hayvanlar, tarihsel yılların çoğunda korku, acı, kan ve gözyaşı içinde yaşadılar.

Vahşet düzeyine varan ve bugünlere de taşınan insan şiddetinden elbette çevre ve doğa da kendisini koruyamadı. Ancak içinde yaşadığımız doğa bazen, sel, toprak kayması, göçük, yangın, deprem ve insan soyunun kaza diyerek kendisini aldattığı diğer olaylarda insana karşı savunma yaptı veya üstünde yaşayanları cezalandırdı. Doğanın bu karşı duruş yöntemleri, milyonlarca hatasız, suçsuz insanın ve hayvanın ölmesine veya sakat kalmasına neden oldu.

İnsan soyu, doğanın dengesini bozdukça, toprağın, suyun ve havanın genleriyle olumsuz anlamda oynadıkça, mutlu, sağlıklı, uzun ve birlikte yaşanabilecek Dünya’yı kirlettikçe, korku, acı, kan ve gözyaşı dolu bir cehenneme doğru gidiş hızlanıyor.

Aslında Güneş’in çevresinde dönen Dünya, yine insanlar tarafından yetiştirilen akılsız, vicdansız ve sevgisiz insanların yaptıklarından dolayı ateş ve kirlilikten oluşan bir cehenneme doğru hızla giderken veya dönerken, hangi toplum, hangi insan, hangi inanç, hangi devlet veya hangi yöre böyle ateş ve kirliliklerden kendisini tam koruyabilir? Hiçbiri.

Cehennem ateşine ve kirliliğine Güneş’in çevresinde dönerek giden Dünya’yı ve çok uzak olmayan geleceklerde Uzayı gerçek cennet haline getirmesi gerekenler de elbette insanlar.

Yazının giriş bölümünde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun bu topraklar açısından mucize olduğunu belirtmiştim. Aslında Dünya’nın tarihi açısından da mucize nitelemesi yapılabilir.

Türkiye Cumhuriyeti, bu toprakların geçmişinde yaşanan korku, acı, kan ve gözyaşı dönemlerini geride bırakmak, içinde şiddet barındırmayan her görüş ve inancın temsil edildiği demokratik ve laik bir yapıyı eksiksiz kurmak ve yaşatmak, siyaset, kamu yönetimi, örgütlenme, iletişim, eğitim, sağlık, adalet, yargı, güvenlik, üretim, istihdam, sosyal güvenlik ekonomi, gelir dağılımı, doğa, çevre ve hayvanlarla ilişkiler alanlarında sorun bırakmamak zorundadır.

Bu alanlarda büyük sorunlar yaşayan bir ülkenin, üstelik her düzeydeki kamu yönetimlerine karşı halkın güveninin giderek azaldığı bir süreçte, Dünya’nın ateş ve kirlilik cehennemine doğru gidişinden kendisini uzak tutabilmesi hemen hemen olanaksızdır.

Varlıklı, zengin, birden fazla maaşlı, yoksul, dar gelirli, işsiz, asgari ücretli, emekli, yandaş, karşıt, ekmek kuyruğu, açlık, tokluk kelimelerinin yazılı veya sözlü olarak sıkça kullanıldığı bir toplumda, bir kentte, bir ülkede, Güneş’in çevresinde dönerken bile, Dünya ve Dünya’nın bir parçası olan Türkiye için kimse “Nereye dönüyor? diye sormaz.

Ancak, sevgi, dostluk ve barış içinde yaşamak ve yaşatmak varken, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin doruklara kadar tırmandığı bir süreçte şu soru sorulmalıdır.

Dünya ve Türkiye nereye? Ateş ve kirlilik dolu bir yere mi gidiliyor? Nasıl gidiyor, neden gidiyor, kimler götürüyor, bu gidiş acı, korku, kan ve gözyaşından uzak kalınarak nasıl durdurulabilir?

İşte sevgili anneler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da, Kuzey Amerika’da, Güney Amerika’da, Avusturalya’da yaşamanız değil, birleşmeniz, dayanışma içinde olmanız çok daha önemli.

Silahlanmayı, savaşları, işgalleri sizler önlemelisiniz şiddetsiz yöntemlerle. Başka ülkelerin topraklarında veya denizlerinde bulunan saysız savaş gemilerini, uçakları, askerleri, silahları, sözde gizli görevlileri evlerine anneler, kadınlar olarak, erkeklerle dayanışma içinde sizler ülkelerine geri göndermelisiniz. Bireysel silahsızlanmayı, silah üretimini, ticaretini ve kaçakçılığını ancak sizlerin dayanışması önleyebilir.

Birleşmiş Milletler Örgütünü, Avrupa Birliği’ni, NATO’yu, ulusal veya uluslararası silahlı birliktelikleri ancak siz anneler yönlendirebilirsiniz. Bunu başaramazsanız, başarmak için tün Dünya anneleri olarak hızlı bir birliktelik kurmaya başlayamazsanız, “Türkiye ve Dünya Nereye” sorusu, “Türkiye, Dünya ve Anneler, Nereye” diye sorulur. Acı, korku, kan ve gözyaşı cehennemine mi, yoksa sevgi, dostluk ve barışın yaşanacağı bir cennete mi sevgili anneler.

Sizler olmadan asla.

Tüm silahlar, tüm savaş gemileri, tüm savaş uçakları, sizlerin bir saniyelik korkusuna, bir saniyelik acısına, çocuklarınızın bir damla kanına ve sizlerin bir damla gözyaşına feda olsun.

Haydi Türkiye’min ve Dünya’mın anneleri, her yerde ve her zaman erkeklerle birlikte, dayanışma içinde, savaşa ve şiddete değil, sevgi, dostluk ve barışa doğru. Haydi…