Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Cumhur İttifakının önemli aktörü Devlet Bahçeli 18 Eylül'de yaptığı yazılı açıklamayla Türkiye'nin Demokratik Özgür Dünya ve NATO merkezli dış politikasına yeni bir alternatif önermiş ve "Dünyaya meydan okuyan ABD - İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir" demişti.
Bahçeli sözlerinin devamında ise "TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir." açıklamasında bulunmuştu.
Özellikle soğuk savaş dönemindeki NATO ve Amerikan yanlısı politikaları ile bilinen Milliyetçi Hareket Partisi’nden gelen böyle beklenmedik bir açıklama doğal olarak herkesi çok şaşırtmıştı.
Cumhur İttifakının diğer bir ortağı olan Vatan Partisinin lideri Doğu Perinçek bu beklenmedik öneri üzerine "Şaşıracak bir şey yok. Bu süreç mecburiyet. Zaten yıllardır Türkiye’nin hem ekonomide, hem güvenlikte tek çözüm olan Avrasya’ya yönelmesi gerektiğini savunuyorduk. " Dedi ve ekledi: "Türkiye devrime gidiyor. Vatanını seven, Türkiye'de üretim yapmak isteyen herkesin geleceği mevzi budur. Türkiye artık ümitsizliğe değil, önder bir konuma doğru kararlılıkla ilerliyor. Atlantik uygarlığı bitti, Asya uygarlığı yükseliyor."
Cumhur ittifakının en büyük bileşeni ve asli karar verici unsuru olan AKP’nin Genel Başkanı olan Erdoğan’a BM Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta gazeteciler tarafından Bahçeli’nin TRÇ ittifakı önerisi hakkındaki bu düşünceleri soruldu. Erdoğan bu soruyu; “Doğrusu ben onu tam takip edemedim, hayırlısı olsun” şeklindeki bir cevap ile geçiştirdi.
Bahçeli’nin arzu ve önerisinin içeriği elbette çok ama çok önemlidir, bu arzu ve öneri üzerinde uzun uzun konuşulup tartışılması da gereklidir ama ben burada başka bir soruna parmak basmak istiyorum,
Erdoğan’ın “Doğrusu ben onu tam takip edemedim, hayırlısı olsun” sözleri bizlerde bu konunun Cumhur İttifakı üyeleri arasında önceden konuşulup görüşülmüş bir konu olmadığı izlenimi oluşturmuştur.
Bence buradaki asli sorun son derecede ciddi sonuçlar doğuracak, bu kadar önemli bir önerinin ittifak üyeleri arasında görüşülüp, bir görüş birliğine varılmadan kamuoyuna açıklanmasıdır. Sonuçta bu öneri Türkiye’nin özgür dünyadan, batı blokundan kopup Rusya ve Çin gibi diktatörlüklere yanaşması ile sonuçlanacak çok önemli bir politika değişikliğini içermektedir.
Türkiye kuruluşundan beri tercihini demokrasi ile yönetilen özgür dünya ile işbirliği yapmak yönünde belirlemiştir. Şimdi bu politik tercihi değiştirip, özgür dünyadan koparak diktatörlüklere yanaşmak ne kadar isabetli bir öneridir bu ayrıca tartışılır ama Bahçeli’nin Cumhur İttifakının büyük ortağına haber vermeden, onunla görüş birliği sağlamadan böyle bir açıklama yapması sizce de son derecede tuhaf değil mi?
Bir başka tuhaflık ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kadar önemli bir açıklamadan haberdar olmaması, bu kadar önemli bir açıklamayı takip etmemesidir.
Erdoğan bu açıklamadan haberdar ama duymamış bilmiyormuş gibi yaptıysa elbette bilmem ama bu açıklamayı gerçekten de duymamış olması ülkede olan bitenin kendisine aktarılması konusunda çok ciddi bir zaaf olduğunu göstermektedir. Eğer bu açıklamadan gerçekten de haberdar değilse insan Recep Bey’in ülkede olup biten başka nelerden haberdar olmadığını merak etmez mi?
Bu açıklamanın zamanlaması, yani Erdoğan’ın Amerika ziyareti ve Trump ile görüşmesinin hemen öncesine denk gelmesi ise oldukça manidardır.
Sonuçta Erdoğan Amerika’da hem BM Genel Kuruluna katılacak ve hem de Trump ile görüşecek. Bu ziyarette bir çok ekonomik ve siyasi karar alınması mümkün ve bu kararların Türkiye ve Amerika ilişkilerini güçlendirmesi, iki ülkeyi birbirine daha da yakınlaştırması bekleniyor.
Şimdi durum tam da böyleyken Bahçeli’nin blok değiştirmeye yönelik bu TRÇ arzu ve önerisini nasıl yorumlamalıyız?
Bu konudaki yorum ve bu açıklamanın ittifak içinde bir çatlağın göstergesi olup olmadığını Erdoğan’ın Amerika gezisinden dönüşü sonrasında ortaya çıkacak olgu ve söylemlere bakıp öyle paylaşacağım.