Olimpiyat mühim meseledir. Yazılı ve görsel basın mutlaka takip eder. Türk basınında da Olimpiyatlar denince akla ilk ‘Mahşerin Dört Atlısı’ gelir. Kenan Onuk, Cüneyt Koryürek, Nuyan Yiğit (babam) ve Hıncal Uluç bu muhteşem dörtlüyü teşkil ederlerdi ve 1960 Roma’dan 2020 Tokyo’ya kadar tüm oyunları ya bireysel ya da beraber lezzetlice yorumlamışlardı. Ilkin en genci olan Kenan Abi’yi kaybettik, sonra akıl almayacak bir trafik kazasında Cüneyt Amca’yı. Rio’ya haftalar kala babam da kansere yenilirken bayrağı Hıncal Abi’ye devretti. O da tatsız tuzsuz Korona’lı Tokyo’dan sonra finiş çizgisini göğüsledi ve yukarıdaki podyumda bulunan can arkadaşlarının yanında yerini aldı.
Paris Olimpiyatı başlarken gözlerimizi ve kulaklarımızı başkalarına yönelteceğiz, zira eski tüfekler artık yok. Elbette sevenleri onları görmeyip, duymasalar, koklamasalar bile kalplerinin en derin noktalarında arayıp hissedecekler. Mesela ben. Aralarında geçecek diyaloğu da adım gibi biliyorum diyebilirim. O insana huzur veren kulakların içine büklüm büklüm kadife gibi serilen sesi ile Kenan Abi Paris’in üçüncü kez ev sahipliğini yapacağını vurgulayacaktır. Babam Londra'yı kıskandılar deyip ilk kıvılcımı ateşleyecektir. Cüneyt Amca hiç şaşırtmayıp 100 metrenin favorisinin 27 yaşındaki Amerikalı Noah Lyles’in olduğunu söylerken Hıncal Abi de hınzırca ‘Cuneyt, senin için Olimpiyat 3 Ağustos'ta bitiyor değil mi?’ diye ünlü kahkahasını çınlatacaktır. Cüneyt Amca alışık olduğundan hiç istiflenmeden piposunu temizleyip Alman Armin Hary'den başlatıp Trinidad’ lı Haseley Crawford’a değinip, Italyan Marcell Jacobs ile son bulan eski şampiyonları gayet net bir şekilde sıralayıp gözlerinin hala Usain Bolt’u aradığını söyleyecektir. Sonra üçü konuşmadan yüzlerini babama çevirip adeta ‘Kurek’te kime bakalım, söylesene?’ dercesine bakacaklar. Zannederim babam bayanlar dört tek’deki çifte olimpiyat şampiyonu üç çocuk annesi Helen Glover 'a dikkat edilmesini, ama Erkekler Sekiz Tek’de Anglosaksonlar’ın - Yeni Zelanda, Britanya ve Amerika’nın – müthiş çekişmelerinin de yabana atılmamasını hatırlatacaktır. Sonra konu basketbola gelince, acaba Amerika yenilebilir mi diye, koro halinde Sayın Ekselans’a (Ünal Özüak) danışalım denilecektir.
Kenan Abi Olimpiyat’ta Rusların olmadığını vurgularken, Moskova boykotunu ve de unutulmaz sembolü ayıcık Mişa’nin altını tabii ki Hıncal Abi çizecektir. Babam ve Cüneyt Amca boykotun asıl ikisinin de çıplak gözle izlediği Montreal’de başladığını ve nice Afrikalının eksikliğini dile getirirken Yeni Zelandalı Johnny Walker’in görkemli orta mesafe koşusunu ışıldayan gözlerle anacaklardır.
Dördü de kesinlikle Açılışı pek merak edecektir. Geleneksel stadyum açılışı yerine nehirde resmi geçit nasıl olacak diye heyecanlanacaklardır. Cuma gecesini aslında bende dört gözle bekliyorum. Olimpiyat ateşi yakıldığında o alevin içinde gözlerim dört sevdiğim insanın simasını arayacak. Ve orada olmasalar da hayal edip bulacağım. Günümüzün yüksek çözünürlü koskoca televizyon ekranlarından izlemek elbette çok zevkli olacak. Ama biliyorum ki gökyüzünden direk aşağıya bakan Kenan Abi, Cüneyt Amca, Hıncal Abi ve babamın keyfine erişemeyeceğim. Herkese iyi seyirler!