Geçtiğimiz hafta sonuna Cumhuriyet Halk Partisinin 39. Olağan Kurultayı damga vurdu, kamuoyunda en çok bu konu konuşuldu.
Bu konu ülkenin gündemindeyken Cumhuriyet Halk Partisinin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları ve yapmadıkları ise kamuoyunda çok büyük bir tartışma yarattı, Kılıçdaroğlu’nun yeni bir misyon üstlendiği bu yaptıkları ve yapmadıkları ile net bir şekilde kanıtlanmış oldu.
KILIÇDAROĞLU NE YAPTI?
1- 22 Kasım günü paylaştığı bir video mesaj ile parti yönetimine karşı aktif muhalefet başlattı.
2- İktidara yakın medyadan TGRT Ankara Temsilcisi Fatih Atik’e konuştu.
3- Kurultay sabahı Sabah Gazetesine konuştu
KILIÇDAROĞLU NE YAPMADI?
1- CHP’nin 39. Olağan Kurultayına katılmadı
2- Kurultaya katılmadığı gibi bir kutlama mesajı bile yollamadı.
3- Saraçhane mitingleri başta olmak üzere sonrasında düzenlenen hiçbir mitinge katılmadı.
4- İktidarın kumpas davalarına karşı en ufak bir itiraz bile yapmadı.
5- Gürsel Tekin ve ekibinin kayyumluğuna sessiz kaldı
6- Mutlak Butlan operasyonuna pek bir teşne oldu
Peki, Kemal Kılıçdaroğlu neden TGRT ve Sabah’a konuştu?
Şunu çok iyi biliyoruz; CHP tabanı ne TGRT seyreder ve nede Sabah okur..
Durum buyken Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalıştı?
Bu sorunun yanıtı aslında çok basit:
Kılıçdaroğlu’nu TGRT’ye çıkarıp Sabah’a konuşturmanın asli amacı: Başta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş olmak üzere seçilmiş belediye başkanları ve bürokratlara yapılan bu büyük haksızlığa tepki duyan, rahatsızlıklarını açık açık dile getirmeye başlayan AKP ve MHP içindeki bir kesimi bu davaların haklılığına ikna etmek, “bakın CHP’nin eski Genel Başkanı bile bu davalara hak veriyor” diyerek itiraz edenleri susturmaktır.
Sonuç olarak: Belli oluyor ki Kılıçdaroğlu’nun yeni misyonu bu yürütülen süreçten rahatsızlık duyan AKP ve MHP tabanını ikna etmek.
Şunu çok iyi biliyoruz Kemal Kılıçdaroğlu’nun başta CHP olmak üzere muhalif cenahta artık zerrece bir karşılığı ve ikna gücü yok, açıkça söylemek gerekirse zat-ı alileri artık bir siyasi mevtadır.
Amma ve lakin Kılıçdaroğlu’nun bu tip konuşmaları iktidarı destekleyen seçmen nezdinde bir kafa karışıklığına sebep olup; yahu CHP’nin eski Genel Başkanı bile “bunlar aklansın öyle gelsin” diyorsa işin içinde bir bit yeniği olabilir, dur bakalım demelerine yarayabilir.
Peki, Kılıçdaroğlu haklı olabilir mi?
Kılıçdaroğlu Sabah Gazetesinde kendini şu sözlerle savunmaya çalışmış: “Ben doğruları söyledim; eğer bir itirazları varsa, gerçek kimlikleriyle ortaya çıkıp söylesinler. Hamasete ve kuru gürültüye gerek yok. Videoda da belirttiğim gibi, Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleri ile anılmaz, bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz, derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir."
Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri tamamı ile saçma sapan bir safsatadan ibarettir!
Neden mi?
Bakın ortada “duyduydum” üzerine inşa edilmiş “gizli tanık” ve “iftiralar” ile dolu, herhangi bir kanıt gösteremeyen tabir-i caizse “kumpas” olarak nitelenen bir dava süreci var!
Buna rağmen herhangi bir CHP yöneticisi insanlar yargılanmasın da demiyor ki?
Özgür Özel başta olmak üzere herkes; insanlar yargılanacaksa AKP’nin yargı kollarına dönüşmemiş “bağımsız ve tarafsız mahkemelerde, somut kanıtlara dayalı olarak, ve tutuksuz yargılansın, hakimler kanunlar çerçevesinde vicdanları ile karar versin” ve “yargılananlar suçları kanıtlanana kadar görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasın” diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu bu denilenleri bilmiyor mu?
Elbette biliyor...
Böyle konuşmasının sebebi koltuğunu kaybetmenin yarattığı intikam hırsı olsa gerek...