Ülkemizin içerisinde bulunduğu bu karmakarışık dönemde siyasal konularda yazma hevesimi her geçen gün biraz daha kaybediyorum; ancak, geçtiğimiz 14 Ağustos Perşembe günü sabahtan akşama kadar Ak Parti’nin 24. Yıl Kutlamalarını, başarı hikayelerini ve diğer gelişmeleri izlerken, bu satırları karalamaktan kendimi alamadım.
1979-80 tarihlerinde şehit edilen gazeteci-yazar Abdi İpekçi anısına Gazeteciler Cemiyeti, İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Türkiye’de Terör” konulu bilimsel araştırma yarışmasında ikinci olmuş ve ödül kazanmış bir gazeteciyim. 1993 yılında Tansu Çiller’in Başbakanlığında kurulan hükümette Başbakanlık Basın Müşavirliği kadrosuna atandım ve sonrasında Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit dönemlerinde Basın Müşaviri olarak, 2002 yılından sonra da Ak Parti iktidarlarında 2007 yılına kadar Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesinde Raportör olarak görev yaptım ve bu tarihte kendi isteğimle erken emekli oldum. Hiç bir siyasal partiyle ilişkim yoktur; ülkemizin ve insanımızın geleceğine küçük de olsa bir ışık tutabilmek arzusuyla yazıyorum.
Ak Parti iktidarının 2009’larda başlattığı Kürt, Alevi, Roman ve Ermeni açılımlarını, “Analar ağlamasın, Barış Süreci başlatıyoruz” hikayelerini yakından izledim, o zamanlar da yerel gazetelerde yazılar yazdım; sonrasında tüm uyarılarımın ve olumsuz yöndeki iddialarımın adım adım gerçekleştiğini görmekten hep üzüntü duydum. Tamamen, söz konusu toplumsal kesimleri konsolide etmeye yönelik o süreç, 7 Haziran 2015 seçimlerinde oyların muhalefete kayması ile sonlanmış, ülkemiz, karanlık bir kaos ortamına sürüklenmişti. Ankara’da Gar patlaması başta olmak üzere İstanbul ve yurdun çeşitli bölgelerinde devam eden patlamalar, terörist saldırılar, Diyarbakır ve çevresindeki hendek çatışmalarına kadar ilerlemişti.
Günümüzde “Terörsüz Türkiye” iddiası ile başlatılan ve TBMM’de komisyonlar kurulan sürecin de tamamen siyasal hesaplara dayandığını görüyorum ve gelecekte yaşanabilecek sıkıntılardan endişe duyuyorum. Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir çok konuşmasında tekrarladığı gibi partisinin 24. yıl kutlamalarındaki konuşmasında da, “Daha da tecrübe kazanmış kadrolarımızla yolumuza devam ediyoruz. Bizde emeklilik yoktur, kenara çekilmek, inzivaya çekilmek yoktur,” diyor. Televizyon ekranlarındaki Ak Partili konuşmacılar, “Dünyada seçimle iş başına gelmiş ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan daha uzun süre iktidarda kalmış bir tek lider yoktur” diye övgüler diziyorlar.
Oysa demokrasilerde seçimle göreve gelenler, yasalarla belirlenmiş sürelerde görevlerini sürdürür, sonra da bir kenara çekilirler. Kuralların çiğnendiği ve demokrasinin rafa kaldırıldığı ülkelerde ne terör sorunları çözülebilir, ne ekonomik sıkıntılar giderilebilir, ne iç politikada ne de uluslararası ilişkilerde başarılar sağlanabilir.
Kürsüye çıkan Erdoğan’ın yorgun halinin yanı sıra, iki elinin baş parmaklarını kapatarak yaptığı ve bugüne kadar hiç bırakmadığı Rabia selamı, Mısır’da General Sisi darbesini hatırlatıyor. Yıllarca “Katil” diye suçladığı Sisi ile on yıl aradan sonra gidip Mısır’da tokalaşmıştı. Arap Baharı ile Libya’dan Mısır’a, Tunus’tan Suriye’ye, Filistin’e, diğer tüm Arap ülkelerine uzanan olaylar karşısında Ak Parti iktidarının yanlış politikalarını anlatmaya çalıştığım tüm yazılarımın, yıllar içerisinde sürekli haklı çıktığını görmekten de acı duydum.
Konuşmasında Anayasayı, yasaları, demokrasiyi yok saydığını, son nefesine kadar o koltuktan kalkmak istemediğini açıkça ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumsal kesimlerde yükselen yüzde 50'nin üzerindeki muhalefetin sesini duymuyor olabilir ama biz halkın arasında sürekli bu sesleri dinliyoruz.
Gündemin önemli konuları arasında CHP’den bir dönem milletvekili, dört dönem de Aydın Belediye Başkanı seçilen Özlem Çerçioğlu’nun partisinden istifa ettiği ve Ak Parti’ye katılım haberleri önemli yer tutuyor. Çerçioğlu’nun yanı sıra bazı ilçe belediye başkanlarının, hatta İYİ Parti’den başka illerden iki ilçe belediye başkanının Ak Parti’ye katılım haberleri, siyasal kesimlerde ve toplumda tartışmalara ve farklı görüşlere yol açıyor.
Beş ayı aşkın zamandır hakkında iddianame bile hazırlanmadan cezaevinde tutulan İstanbul B.B. Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, partisinden diğer belediye mensuplarına ve başkanlarına, “İtirafçı olun, ne istiyorlarsa kabul edin ve kendinizi kurtarın, ben hepiniz adına bu cezayı çekerim” şeklindeki sözlerini anımsatıyor bu gelişmeler. Oysa, İstanbul, Ankara, Balıkesir, Niğde gibi yıllarca Ak Parti’den seçilmiş belediye başkanlarının, verilen talimatlar üzerine ağlaya ağlaya belediye başkanlıklarından istifa ettirilmeleri, sonrasında da haklarında en küçük bir araştırma veya soruşturma açılmaması unutulacak gibi değil.
Son günlerde patlayan bombalardan birisi de parayla satılan diplomalar. 24 yıldan beri ülkemizi tek başına yöneten Ak Parti lideri Erdoğan’ın hangi okul mezunu olduğu tartışmaları sürerken, İ.B.B. Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıllık üniversite diploması iptal ediliyor, onunla birlikte mezun olmuş, yurt dışında eğitim görmüş, doktora yapmış prof. ünvanı kazanmış bir çok insanın diplomaları da tartışmaya açılıyor. Son yıllarda ise ülkemizde her kademede ve branşta okul diplomalarının parayla satıldığı, bu diplomalarla bir çok insanın makam mevki sahibi olduğu ortaya çıktı.
Görüldüğü gibi, demokrasiden uzaklaştıkça sistem de, toplum da, devlet de çürümeye başlıyor. Başarı hikayesi bu mu olmalıdır?..