Futbol yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada 7’den 77’ye herkesin ortak nefesi, ortak heyecanı, ortak sığınağı sihirli bir oyun adeta. Bir zamanlar mahallenin tozunu dumana katan çocukların, babasının elinden tutup tribüne giden gençlerin, yıllarını stadın merdivenlerinde tüketmiş emektarların oyunuydu. Şimdi ise giderek kirlenen bir düzlemin içinde, ruhunu her geçen gün biraz daha yitiren bir mecra, bir piyasa haline geldi.
Bugün futbolun doğallığını tehdit eden sorunları birçok başlık altında toplamak mümkün ve bu sorunlar arasında en fazla öne çıkan da, bahis denilen illet.
Eskiden maçlar, ezeli rekabetler, oyun kalitesi, taktik uygulamalar ve bu sihirli oyunun güzel tarafları dillendirilip konuşulurken, günümüzde çok büyük bir kesim bu oyun üzerinden maçta kaç korner olacağını, kimlerin kart göreceğini, ilk golün ne zaman geleceğini konuşuyor. Tribünde umutlarını takıma bağlayan taraftar kadar, kuponunu yaktığı için sinirlenen insanlar var artık. Üstelik mesele yalnızca taraftarlar da değil… Hakeminden oyuncusuna, kulüp çalışanından alt liglerdeki genç futbolculara kadar geniş bir çemberin içine sızmış durumda bu toksik düzen.
Her geçen gün açıklanan listelerle yeni isimlerin katıldığı bahis kervanı
Bahis, futbolun dokusunu içeriden kemiren bir ur gibi her hücreye yayılıyor. Oyunun akışını, kararlarını, psikolojisini, hatta kulüplerin günlük işleyişlerini bile doğrudan etkileyen, görünmez ama güçlü bir afet şekline dönüştü.
Açık konuşmak gerekirse; Futbol bugün kendi yarattığı ekonomik canavarın altında eziliyor. Bol sıfırlı rakamlardan oluşan EURO ve dolarlar, dev reklam anlaşmaları, yayın gelirleri…
Kısacası, paranın anlam ve cazibesi arttıkça, adalet duygusunun erime hızı da o oranda artıyor. Oysa milyon dolarların havalarda uçuştuğu bu piyasada dürüstlük, adalet ve rekabet duygusu kaybedildiğinde geriye oyun değil, yalnızca bir gösteri kalıyor.
Futbolun yeniden sevilmesi, yeniden saygı görmesi, yeniden temiz bir zemin bulması için acil bir yeniden doğuş gerekiyor. Bu doğuş, federasyonlardan kulüplere, hakemlerden oyunculara kadar herkesin sorumluluk almasını şart koşuyor. Bahis mekanizmalarının futbolun damarlarından temizlenmesi, adil yönetim ve şeffaflıkla desteklenmiş bir reforma ihtiyaç var. Aksi halde biz, halâ aynı tutkuyla izlemeye çalışsak da futbol giderek elimizden kayıp gidecek.
Futbol bir oyundur. Her şeyden önce oyundur. Oyun olarak kalmadığında, geriye ne tutku kalır, ne heyecan, ne de nesilden nesile aktarılan o saf merak…
Ve eğer biz bu oyunu kurtarmayı beceremezsek, çocuklarımıza bıraktığımız miras sadece kırgınlık ve güvensizlikten ibaret olacak.
Kalın sağlıcakla…