Her doğal afette bu afetten etkilenen toplumun aklı ve ahlakı sınanır...
Daha yeni Kartalkaya da yeterli tedbirler alınmadığı için basit bir mutfak yangını 78 can kaybı ile sonuçlanan bir faciaya dönüşmedi mi?
Bu yangının tam bir faciaya dönüşmesi akıl tutulması ve ahlak yoksunluğu yüzünden olmadı mı?
Bakınız bugün 6 Şubat 2023 depremlerinin ikinci yıl dönümü.
Başka ülkelerde ciddi kayıplar yaratmayan bu şiddetteki depremlerin ülkemizde bir faciaya dönüşmesi geçtiğimiz zaman boyunca çokça konuşuldu.
Bunca zaman geçti peki ne yapıldı?
Kahramanmaraş depremlerinin enkazı kaldırıldı, etkileri bertaraf edildi ve olası yeni depremlere karşı ciddi bir hazırlık yapıldı mı?
Elbette hayır memleket far görmüş tavşan gibi oturmuş yeni bir faciayı bekliyor.
Ben de daha önce bu konuda birkaç makale yazıp “her deprem bir sınavdır” konusunu işlemiş ve her depremin ülkenin ekonomi ve teknolojisini sınava tabi tuttuğunu anlatmıştım.
Bugün artık hemen hemen herkes depremlerin bir teknoloji ve ekonomi sınavı olduğu konusunda hemfikir hale gelmiş bulunmaktadır.
Peki, depremler teknoloji ve ekonominin sınanması ise neden hala gereğini yapmıyoruz?
İşte bu noktada AKIL ve AHLAK sınavı devreye giriyor, sonucu ve sonucun vahameti bilindiği halde insanların canı pahasına gereği yapılmıyorsa burada ya bir akıl veyahut da bir ahlak sorunu var demektir.
Ya sorunun çözümü için gerekli teknolojik ve ekonomik yolları bulup kullanacak kadar akıllı değilizdir veyahut da çözüm yolunu bulup kullanmak menfaatlerimizi zedeliyordur!
Aklımız yetmediği için çözüm üretememek zaten başlı başına çok ama çok büyük bir sorundur, bu gerçekse insanları akıllandırmak mümkün olmadığına göre karar ve yönetim mercilerine akıllı insanları bulup getirmek tek çıkış yoludur.
Eğer aklımız yettiği halde menfaatimize uymadığı için gereğini yapmıyorsak bu sefer de ortada çok ciddi bir ahlak sorunu var demektir!
Böyle bir tablo insanların canını kurtarmaktansa menfaatlerimizi düşünecek kadar ahlaki bir düşkünlük içinde olduğumuzu göstermektedir.
Deprem riskini gözden ırak tutup imar rantından voliyi vurmak, insanlara imar hakkı vererek oy devşirmek seçim kazanmak, depreme dayanıksız binaları imar aflarından yararlandırıp insanları bu binaların içine sokmak, imar işleri ile oynayıp servet, mevki ya da seçim kazanmaya çalışmak sizce de çok büyük bir ahlaksızlık değil midir?
Diğer yandan sadece deprem değil deprem sonrası da bir sınavdır depreme zamanında ve etkili müdahalede bulunmak da bir akıl ve ahlak meselesidir!
Zamanında yeterli hazırlık yapmamanın örneğin yeterli miktarda çadır vs. malzeme stoklamamanın ya da deprem toplanma alanları ayırmamanın akli ve ahlaki karşılığı nedir?
Sadece ben politik olarak öne çıkayım düşüncesi ile askeri sahaya sokmamanın ya da çok ama çok geç sokmanın akli ve ahlaki karşılığı nedir?
Depreme müdahale ekiplerini liyakate göre değil yandaşlığa ve tarikat cemaat ilişkilerine göre yapılandırmak ne kadar akıllıca ve ne kadar ahlakidir?
Millet karda kışta soğukta titreşirken Kızılay’ın çadır satması hangi ahlaki değere sığar?
Depremin birinci yıldönümüde kaleme aldığım ve bu makaleye de temel teşkil eden yazıda Recep Bey’in bir konuşmasından bahsetmiştim. Bu konuşma aslında tam da bu makalemin içeriği ile ilgili oldu, Recep Bey konuşmasında: "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı" demişti.
Bu konuşma aslında yönetimin zihniyetini çok net anlatıyor bir taraftan Hatay’a neden yardım edilmediğini itiraf ederken diğer taraftan da 31 Mart seçimlerini de kastederek çok ciddi bir tehdit içeriyor ve eğer bana oy vermez, benim dediğim kişiyi seçmezseniz gelecekte yardım da hizmet de alamazsınız diyor…
Şimdi bahse konu itiraf ve tehdidin ne kadar ahlaki ve akli olduğunu tartışmak gerekmez mi?
Şunu asla unutmamak gerekmektedir; demokrasilerde seçimler ülkeyi kimin yöneteceğini belirlemek için yapılır çoğunluğu bulan kişi seçilir ve lakin seçimle iş başına gelen kişilerin hizmet yükümlülüğü tüm halkadır! Yani bana oy verdin vermedin ayrımı yapmak yasal ve hatta ahlaki olarak kabul edilebilir bir davranış değildir.
Hele hele deprem gibi bir afetten sonra enkaz altında soğukta aç biilaç kalmış çaresiz insanlara bendensin benden değilsin ayrımına göre muamele etmek ne insani, ne akli ve ne de ahlaki bir davranış olarak kabul edilebilir.