Malum cumartesi günü Kuzey Marmara Otoyoluna ait bir köprünün temel atma töreninde konuşan Erdoğan, “Yatırımcıları tehdit ediyorlar. ‘Geldiğimizde bilesiniz ki ödeme yapmayacağız, elinizden alacağız’ diyorlar. Bankaları, projeye ilgi duyan ülkeleri tehdit ediyorlar. Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla alırlar” deyivermişti.
Bir devlet başkanına tahkime sığınmak, dıj güçlere bel bağlamak, yabancılardan medet ummak yakıştı mı şimdi?
Siz isteseniz de istemesiniz de ben inadıma yaparım, sizde el mecbur ödemek zorunda kalırsınız, ödememeye kalkarsanız da bu paraları sizden söke söke alırlar diye aba altından sopa göstermek ne kadar yakışıksız kaçtı değil mi?
Bu konuşmada dikkat çekici birinci husus ilk seçimde iktidardan gideceklerini anlamış ve hatta içselleştirmiş olmaları. Biz gideceğiz ama bu rant projeleri öyle ya da böyle devam edecek diyorlar.
İkinci olarak AKP Genel Başkanı Erdoğan aynen şunları söyledi: “Kanal İstanbul’u yaklaşık 15 milyar dolarlık maliyetle, 6 yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz. Geçişlerden sağlanacak gelir ve diğer kazançlarla kendi kendini finanse edebilecektir. Devletin kasasından kesesinden 5 kuruş çıkmadan dünya çapında bir esere daha kavuşulacaktır.” Aynı konuşmanın içinde “hem cebimizden beş kuruş çıkmayacak” ve hem de “söke söke alırlar” ifadelerinin kullanılmış olması sizce de tuhaf değil mi? Eğer ki cebimizden beş kuruş çıkmayacaksa, söke söke neyi alacak bunlar diye sormak gerekmiyor mu?
Şu işin hesap kitap meselesine bir bakalım; Erdoğan maliyet yaklaşık 15 milyar dolar olacak diyor…
Oysa sadece Kanal İstanbul’un temeliymiş gibi sunulan Kuzey Marmara Otoyolu 8. kısım inşaatında yer alan köprünün, 17 yıl boyunca yıllık işletme gelir garantisinin de 100 milyon Euro olduğunu biliyoruz. Toplamda 1.7 milyar euro eder kanal yapılırsa böyle 5 – 6 köprü yapılacağı söyleniyor, sadece bu kalem bile 10 milyar euro ya da yaklaşık 12 milyar dolar eder. Daha ortada kanal manal inşaatı yok, sadece kanalı geçmek için yapılması gereken köprüler ve yollar 12 milyar dolar tutuyor, ama beyefendi çıkmış kanalı 15 milyar dolara yaparız diye konuşuyor.
Ortada bir proje yok, daha işin keşfi bile yapılmamış, birim fiyatlar üzerinden iş kuruşlandırılıp tahmini bir ihale bedeli bile ortaya konmamış, yapılan çizgi film üzerinden bütçe açıklanıyor.
Bakın zaten var olan Panama kanalında 2016’da tamamlanan genişletme çalışmaları bile yaklaşık olarak 5,5 milyar dolara mâl oldu. Süveyş kanalında yapılan genişletme çalışmalarının en sonuncusu ise 2015’te tamamlanmış ve 8 milyar dolara mâl olmuştu.
Gelelim Kanal’ın para kazanıp kazanmayacağı, fizible olup olmayacağı meselesine:
Türk boğazlarında 2019 yılı için geçiş yapan 42 bin gemiden Montrö anlaşmasına dayanılarak alınan fener- tahlisiye ve sağlık ücretlerine ilave olarak, kılavuzluk ve römorkör hizmetleri dahil toplam 143 milyon dolarlık gelir elde edildiği söyleniyor.
Biliyoruz ki Montrö sözleşmesinde geçen ücretler günümüzde 40 – 50 kat daha az alınıyor. Bu yüzden geçişlerden alınan ücretler bu kadar düşük. İktidarın gücü Montrö’de geçen ücretleri almaya yetmiyor. Bu elbette Montrö sözleşmesini imzalayanların zaafı değil, onlar yazmış ve imzalatmış, zamanında almış da. Şimdi ortada bir zaaf varsa, bu gün bu paraları alamayanların zaafıdır.
Bu durumda kanalı 15 milyar dolara bile mal edebilseniz ve bu günkü geçiş ücretlerini kanala uygulayıp, tüm gemileri kanaldan geçirseniz bile bu paranın geri ödenmesi 105 yıl sürer!
Ayrıca biliyoruz ki Süveyş’ten geçen gemiler 20 gün, Panama’dan geçen gemiler ise 15 gün vakit kazanıyor. Gemiler fazladan o kadar süre ve yol gitse; gemi kirası, yakıt, personel gideriyle daha fazla ödeyecekler ve her iki kanalın alternatifi yok.
Oysa Kanal İstanbul’un alternatifi, hemen yanındaki İstanbul Boğazı ve üstüne üstlük yapılması düşünülen kanal İstanbul Boğazından 15 km de daha uzun…
Peki Kanal İstanbul’dan daha yüksek bir geçiş ücreti alabileceğinizi nasıl düşünebiliyorsunuz?
Düşünemiyorsanız, geri ödemesi 105 yıl sürecek bir projeye nasıl para kazanacak diyebiliyorsunuz?
Var mı bu sorulara cevap verebilecek bir babayiğit?