Kesinlikle ve kesinlikle, en güçlü bir şekilde savunulan insanlar dahil Türkiye’de hiç kimse güvende değil.

Kötülük hızla çoğalıyor. Üstelik çeteleşerek, silahlı ve paralı olarak.

Cumhurbaşkanımız, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli sıkça “Terörsüz Türkiye” hedefini seslendiriyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel de bu hedefi desteklediklerini dile getiriyor. Türkiye için, şiddetsiz yöntemlerle, daha fazla kan ve gözyaşı dökülmeden gerçekleştirilmesi gereken en büyük hedef.

Cumhuriyet Türkçe’sini olabildiğince çok iyi konuşan ve yazan birisi olarak, yine olabildiğince, dilimizin içine başka dillerden alınan kelimeleri kullanmamaya özen gösteriyorum. Elbette, yerel veya ulusal tüm dillere saygı duyarak. Çünkü tüm diller, ulusların, toplulukların ve kültürlerin asla yok olmaması gereken ana iletişim kaynakları ve değerleridir. Diller, kimilerine göre binlerce, kanımca ise milyonlarca yıla dayalı farklı geçmişlerin bugüne taşınan ve yaşatılması gereken ürünleridir.

Bu nedenle, konu geldiğinde, terör kelimesini değil şiddet kelimesini kullanırım.

Elbette sadece Türkiye’de değil, Dünya’da da terör, silahlı mücadeleler bitmelidir. İnsanlar, sevgi, dostluk ve barış üçgeni içinde yüz yüze, göz göze konuşarak insana, hayvana, doğaya ve çevreye yönelik şiddeti sonlandırarak yaşamalıdır. Şiddet, en ağır suçtur ve her şiddet türünün mutlaka hukukta bir karşılığı bulunmalıdır.

Terörsüz Türkiye’yi elbette haklı olarak savunanlar, bunun için ömür ve emek verenler desteklenmelidir.

Terör veya şiddet, sadece silahlı, paralı, ulusal veya uluslararası düzeyde birlikte hareket eden yapıların silahlarını teslim etmeleri veya yakmaları ile sonlandırılamaz.

Bana göre ilk ve ivedi yapılacak iş, sonuçları bakımından tümü ağır olan, ancak ağır ve hafif diye nitelendirilen silah üretimleri, ticareti ve kaçakçılığı durdurulmalıdır. Son hızla giden bir arabanın ani fren yapması gibi durmalıdır, bireysel ve ülkesel silahlanmalar.

Savaşsız ve barış içinde bir dünya hedefi ile kurulan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği örgütleri, bazı üyelerinin, kan ve gözyaşı dökülmesi için silah üretmelerini, silah bağışlamalarını ve silah kaçakçılığını önlemek zorundadır. Böyle bir hedefi gerçekleştirmek son derece zor olmasına karşın iki uluslararası örgüt, şiddete karşı olan halkları yanlarına alarak silahsız ve şiddetsiz bir Dünya için harekete geçmelidir. Geçmelidir de, üye ülkelerin silah üreticilerini, tüccarlarını ve kaçakçılarını nasıl durduracaktır? Ancak, mutlaka durdurmalıdır.

Terörsüz veya benim gibi konuşanların ve yazanların kullandığı şekilde “Şiddetsiz Türkiye” hedefine varılmasında elbette silahlı şiddet yapılarının kendilerini ve eylemlerini sonlandırmaları atılması gereken ilk adımdır.

Ancak, terör veya şiddet, sadece bu yapıların ürettikleri ile tanımlanmamalıdır.

Korkarım, TBMM kürsülerinden, açık veya kapalı alanlardan karşıtlarına yönelik hakaret, suçlama ve tehditler artarak sürerken “Terörsüz Türkiye, Şiddetsiz Türkiye” başarılamaz. Türkiye, acı gibi yorumlanabilecek, ancak sonuçları mutlaka tatlı olacak toplumsal bir frenle şiddet diline, terör diline son vermelidir. Türkiye, TBMM’den, Cumhurbaşkanlığına, siyasal partilerden toplumun her kesimine dek, devrilmeden bu şiddetsiz freni başarabilecek insan gücüne sahiptir.

Bir kamuoyu araştırması öneriyorum. Çoğunluğu Cumhuriyet Halk Partili olan, tutuksuz yargılanmaları gerekirken, iddianameleri bile hazırlanmayan ve aylardır tutuklu bulunan belediye başkanları, aileleri, yakın çevreleri ve isteyenleri kapsayacak bir kamuoyu araştırmasıdır önerdiğim.

6 kelimelik bir araştırmada şu anda yaşananların ve duyguların tek kelime ile karşılığının hangisi olabileceği sorulmalıdır.

Doğru, yanlış, adalet, haksızlık, kumpas, şiddet.

Hep söylerim ve yazarım.

Yalan, iftira, hakaret, tehdit, sahtecilik ve kumpasın her yerimizi kapladığı bir dönemdeyiz. Elbette hiçbir kötülük çok uzun sürmez ve hedefine asla varamaz. İster Türkiye’de, ister başka ülkelerde.

Ancak, af kararları sonucu veya korunarak özgürce (!) aramızda yaşayan çok sayıda suçlunun bulunduğu bir Türkiye’deyiz. Etkin pişmanlık, itiraf, iyi hal indirimi gibi haklar, suçlulara büyük ödül, aileleri ve toplumları oluşturan insanlara büyük tehlikedir.

İnsana, hayvana, doğaya ve çevreye yönelik yaralayıcı, öldürücü ve yıkıcı suçları ortadan kaldırmadan, bazı şiddet yapılarının elbette çok olumlu olarak algıladığımız şekilde silahlarını bırakması, terörsüz ve şiddetsiz Türkiye’yi tam sağlayabilecek mi?

Terörsüz Türkiye hedefi için çalıştıklarını belirten AK Parti Hükümetinde görev alanlar ve bu Hükümeti destekleyenler, ülkemizde yaşanan adaletsizlik, haksızlık, ayırımcılık, yokluk, yoksunluk ve baskıları görmelidir. İsterlerse görmeleri de çok kolaydır. Çünkü bu şiddet türleri çoğunlukla içlerinde veya yakınlarında bulunan insanlar tarafından üretilmektedir.

Türkiye, kimilerinin terör, kimilerinin şiddet diye tanımladığı, acılı ve utandırıcı izler bırakan veya ölümcül sonuçlara yol açan, kan ve gözyaşı döken olayların önüne geçmeden “Terörsüz” hedefine ulaşamaz. Dahası, terör veya şiddet diye anlatılmak istenen silahlı veya silahsız saldırılar, cinayetler, hayvan ve doğa kıyımları sonlandırılmadan, bazı yapıların çok çok değerli sayacağımız silah bırakmasına bakarak “Terörsüz Türkiye” nitelemesi yapılamaz.

Türkiye’de, sabah evinden, saati gelince işinden veya okulundan çıkan hiçbir insanın eve dönme güvencesi yoktur. Hiçbir insan için trafik, iş ve sokak kazaları, beklenmedik veya tasarıma dayalı olarak taşlı, sopalı, bıçaklı, tabancalı veya tüfekli saldırı olasılığı sıfır değildir.

Türkiye, derin bir üzüntü, kaygı ve utanç içinde belirtiyorum, her insanın, özellikle kadınların ve ailelerinin kendi güvenliklerini silahlanmadan sağlaması, başta erkekler olmak üzere hiçbir insana güvenilmemesi, şiddete karşı dikkatli olunması, tuzağa düşülmemesi için önlem alınması, hızla bireysel silahsızlanmanın başlatılması yolunda uzatmaları oynamaktadır. Sporda uzatmalar dakikalarla ölçülür. Ancak, toplumların şiddet dolu yaşantılarında uzatmaların uzunluğu, insanların acıları, kanları ve gözyaşları ile ölçülür. Ölçmenin sonuçları sıfır değilse, hiçbir ölçüm yöneticiler, yürütücüler, güvenlik ve hukuk alanındaki görevliler başta olmak üzere hiçbirimize yakışmaz, yakışamaz, yakışmıyor.

Uzatmaların uzaması, her geçen günde, daha fazla kan, çığlık ve gözyaşı demektir.

Kesinlikle inanıyorum, çok uzak olmayan geleceklerde Asya, Afrika ve Orta Doğu ilk sıralarda olmak üzere, insanın tarihine yakışmayan, gerçek insanlık tarihinin yaşanmasına ve yazılmasına engel olan kanlı yönetimler, silahları neredeyse yatak, yorgan, yastık, yemek masası haline getiren güçler yok olacak, Dünya, insan, hayvan ve doğanın sevgi, dostluk ve barış içinde uyumlu ve güvende yaşandığı bir gezegen haline gelecektir.

Haydi, tüm terör olaylarının ve şiddet türlerinin sona erdiği Türkiye ve Dünya için, her yerde ve her zaman kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, haydi…