İçinde şiddet barındırmayan görüşlerin ve inançların doğal zenginliğimiz, Türkiye ve Dünya’nın evimiz, üstünde yaşayanların ailemiz olduğunu çok uzun yıllardan beri, yazılarımda ve konuşmalarımda dillendiriyorum. Türkçe dahil, tüm dillerdeki kaynakları incelemenizi, bu satırların yazarından başka aynı yaklaşımı gösterenlere rastlarsanız bildirmenizi bekliyorum.

Cehenneme doğru sürüklenmek istenen Türkiye ve Dünya için de savunduğum bir yöntem daha var. Şiddete, Şiddetsiz Tepki. Yaşadıkça bu yöntemi anlatmayı ve savunmayı sürdüreceğim. Acıları, korkuları, intikam duygularını, kan ve gözyaşlarını azaltacak, sabırlı davranıldığı, dayanışma sağlandığı takdirde bir süre sonra şiddeti ortadan kaldıracak bu yöntemi, hem şimdi, hem de benden sonra “iyi” insanlara emanet ediyorum, günümüzün deyimi ile miras olarak bırakıyorum.

Bu yöntemi zaman zaman birden fazla arkadaşımla konuşuyorum, tartışıyorum.

İftiraya uğrayan, tehdit edilen veya hakaret gören siyasetçilerin, aynı anlamı taşamasalar da, bana göre kullanılmaması gereken kelimelerle karşılık verenleri, konuşurken seslerini yükseltenleri onaylayanlar da bulunabiliyor, konuşmalarda, tartışmalarda, aslında dost sohbetleri diyebileceğimiz buluşmalarda.

Dost sohbetlerinde, şiddetin insanların doğasında bulunduğunu ve asla sonlandırılamayacağını kararlılıkla söyleyen çok sayıda insanımızla da karşılaşıyorum. Bazen düşüncelerimi savunurken tek kaldığım da oluyor.

Ancak, asla umudumu yitirmiyorum. Çünkü, kendimize güvenimizi ve umudumuzu yitirdiğimiz gün, gerçekten tek, gerçekten yalnız kalırız. Kalabalıklar içinde yalnızlık ise hiç taşınabilecek bir duygu değildir.

Ülkemizde ve Dünya’mızda, çok sayıda insan var, hakların silahla ve şiddetle savunulabileceğine, aranabileceğine, korunabileceğine ve yeni haklar elde edilebileceğine inanan. İşgallere karşı direnişler, ulusal bağımsızlık savaşları, gerçekten şiddet görenlerin kendilerini savunmaları ayrı konular. Bu konularda şimdilik söyleyebileceğim şu. Silahlı saldırılara ve yaygınlaşan şiddet örneklerine karşı yapılacak toplumsal direnişlerde bile, annelerin, kadınların önderliğinde ek olarak üretilecek toplumsal şiddetsiz tepki yöntemlerinin, huzurun, güvenliğin ve güvenin sağlanmasına çok fazla katkıda bulunabileceği kanısındayım.

Yazılarımı okuyanlar anımsayacaklardır. Silahlı şiddet yapılarının ve içindeki insanların isimlerine asla yer vermem. Yazılarımda ayrıca, kişi isimlerine yer verirken “Sayın” nitelemesini kullanmıyorum, ancak bulundukları makamları, yürüttükleri görevleri belirtiyorum. Kimseden nefret etmeyen iyi yüreğimin sevgi, saygı ve dostluk yanının her yazımda algılanmasını dilerim elbette.

Şiddete karşı şiddetsiz tepki yöntemlerini anlatmakta, bu yöntemin gerekliliğinin kabul edilmesini sağlamakta çok zorlanıyorum. Hatta bu konuda kendimi başarısız sayıyorum. Yaşadıkça umudumu ve kararlılığımı koruyacağımı bir kez daha yineliyorum.

Anlatmakta başarılı olamadığım bir konu daha var. Türkiye’de, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddet suçlarında “yakışmaz, utandıracak” artışlar var. Kadına yönelik şiddet türlerinde de hepimiz utancın doruğunda olmalıyız. Kadına yönelik şiddetin artışının psikolojik nedenlerinden birisi olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tek imzası ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışı gösterilebilir. Ancak konu, yasalardaki eksiklikler değil, yasaların uygulanmaması ile bağlantılı.

Bir örnek, uzaklaştırma kararı bulunan bir erkek, bir kadına sokakta veya kapalı bir yerde nasıl şiddet uygulayabiliyor, nasıl cinayet işleyebiliyor?

Şiddete şiddetsiz tepki yöntemleri ve kadınların şiddetten korunması konusunda uzmanların bile konuşmadığı önerilerimiz var. Bu konuları, birkaç ay sonra gönüllü kuruluşların iş birliğinde, farklı il ve ilçelerde düzenlenecek söyleşilerde paylaşacağız, bilgi ve duyarlılığı artırmaya çalışacağız.

Keşke, Hükümet veya bazı bakanlıklar, iş birliği içinde, önce illerde, sonra Türkiye düzeyinde söyleşiler, kurultaylar düzenleyebilse veya düzenlese, hepimizin görüş ve önerileri ile oluşturulacak uzun süreli hedeflerin önderliğini yapsa, yapabilse.

İnanıyorum ve güveniyorum, silahsız, hafif veya ağır silahlı şiddet çeşitlerine karşı, eğitim, adalet, demokrasi, güvenlik ve diğer toplumsal alanlarda sağlanacak “insanlaşma” hareketlerinin sürdürülebilir desteği ile şiddetsiz ve toplumsal tepki yöntemleri, Türkiye’yi ve Dünya’yı sevgi, dostluk ve barış cenneti haline getirecektir.

Haydi, yerin üstündeki insan kişilikli melekler, haydi…