Erdoğan'dan gene oldukça önemli açıklamalar geldi. Memurların zam görüşmelerinin ay sonuna kadar devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, emekliler için de ayrı bir çalışmanın sürdüğünü bildirdi.
Ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren Erdoğan, "Ekonomik sıkıntıların, zorlukların farkındayız." ifadesini kullandı.
Erdoğan, son kabine toplantısından sonra ekonomik zorlukları göz ardı etmedikleri, dillendirilen serzenişleri de çok yakından takip ettiklerine ilişkin yaptığı açıklama hatırlatılarak, "Bu serzenişler başlığı altında size hangi kanallardan ne tür serzenişler geliyor? Özellikle Ocak 2024 itibarıyla bilhassa dar ve sabit gelirlilere ne tür mesajınız olacak?" sorusuna karşılık, şu anda memurlarla ilgili çalışmayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın yetkili sendikalarla sürdürdüğünü, bu ay sonuna kadar da devam edeceğini vurguladı.
Erdoğan, "Nitekim birinci, ikinci, açıklamalar Bakanım tarafından yapıldı. Emeklilerle ilgili de ayrıca Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor. Memurlarımıza bu zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız." dedi.
Atalarımız “göle su gelene kadar kurbağanın gözü patlar” demiş birinin Recep Bey’e derhal, ivedilikle bu atasözünü hatırlatması gerekir.
Bu tip durumlara uygun daha birçok atasözümüz de var elbette. Özellikle emeklilerimizin yaş durumlarını da göz önüne alırsak örneğin “bekleyen derviş muradına eremeden gebermiş” Gibi özlü sözlerimizi anımsamamak da olmaz.
İnsancıklar gelmiş yetmiş seksen yaşına, ha bu gün ha yarın diye diye aç biilaç sürünmeye onları mahkûm etmenin neresi insaf ve vicdana sığar?
Birde sanki bu işlerde hiç dahli yokmuş gibi çıkıp “emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil.” Demek var ya işte o beni benden alan söz oldu…
Bakın emeklilik bir lütuf ya da ulufe değil kazanılmış bir haktır! Üstelik de bedeli ödenmiş sözleşmeye bağlı bir hak…
Bir kişi çalışmaya başlayınca Sosyal Güvenlik Kurumu ile bir sözleşme imzalar, Sosyal Güvenlik Kurumu bana şu kadar gün, bu kadar pirim ödersen bende senin emekliliğinde ele güne muhtaç olmadan, çoluk çocuğun eline bakmadan yaşamanı temin ederim der.
Bu noktada ödenecek pirimi de süreyi de belirleyen Sosyal Güvenlik Kurumudur. Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu tamamı ile devlete ait bir tüzel kişiliktir ve vebali sevabı günahı tamamı ile devlete aittir.
Şunu da biliyoruz yüksek enflasyon ortamında sosyal güvenlik primlerini ucuz finansman kaynağı olarak görüp, kullanan iktidarlar bugünkü mali krizin de sorumlularıdır.
Eğer bu kaynaklar bu kadar yanlış kullanılmasaydı kimse çıkıp bu gün “para yok emeklilere bu yüzden daha fazla para veremiyoruz” diyemezdi.
Her neyse o oldu bu oldu, gerekçe her ne olursa olsun her yere para bulup dağıtan iktidar hiçbir şekilde “para yok emeklilere anca bu kadar verebiliyorum deme hakkına” sahip değildir.
Cumhuriyet “eşit vatandaş” ilkesi üzerine inşa edilmiştir!
Cumhuriyette vatandaşlar varlıkta da yoklukta da eşit olmalıdır “biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” demiş atalarımız bir kesimin hakkı hukuku korunurken diğerlerinin ezilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez!
Bu noktadan hareketle emekliler en azından açlık sınırının ve asgari ücretin üstünde bir taban ücrete sahip olmalıdırlar. Bu yüzden öncelikle bunu sağlayacak bir seyyanen zam yapılmalıdır.
Peşinen söylemek gerekir ki en düşük emekli maaşını 12 bin liradan başlatmadan emeklinin hiçbir sorunu çözülemez.
Emeklinin ağzına bir parmak bal çalıp, hadi git otur biraz daha sabret demek ise asla kabul edilemez.