Rahmetli Demirel’e atfedilen bu “Demokrasilerde çare tükenmez” sözü demokrasilerin çözüm gücünün büyüklüğünü dört dörtlük ifade eden...
Rahmetli Demirel’e atfedilen bu “Demokrasilerde çare tükenmez” sözü demokrasilerin çözüm gücünün büyüklüğünü dört dörtlük ifade eden bir cümledir.
Hepimizin de bildiği gibi demokrasi kavramı halk egemenliğine dayanan yönetim sistemini tanımlamaktadır.
Mülkün sahibi halk olduğuna göre son sözü halkın söylemesi ve son kararı halkın vermesi çok doğal bir haktır.
İnsanlar halkın söz hakkına ve iradesine uygun davrandığı zamanda sorunlar kolaylıkla çözülebilir, kavga çıkmaz ve kavga çıksa bile son sözü halk söyleyince, hakem halk olunca en nihayetinde uzlaşı sağlanır, kimse de hakkının yendiğini falan düşünmez.
Geçtiğimiz günlerde Meral Hanım’ın masadan kalkması ve hemen hemen herkesi hayrete düşüren hiddet dolu o sert açıklama ceberrut iktidarın, otokratlığından, beceriksiz icraatları ve hakaretamiz söyleminden yılan, çare ve çözüm yolu arayan endişeli geniş halk kitlelerini çok derin bir hayal kırıklığına uğratmıştı.
Aklın çarkları döndü…
Demokrasi işledi…
Halkın tepkisi dikkate alındı…
Ve en nihayetinde uzlaşı için bir çıkar yol bulundu…
Ortaya yeni bir çözüm yolu çıktı:
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun iki icraatçı, güçlü, etkin ve aktif Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması gündeme geldi.
Basına yansıyan bilgilere göre bu teklif gündeme Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ikna etmek için ziyaret ettiği İYİ Parti lideri Meral Akşener’den gelmiş.
Kulislere yansıyan bilgilere göre Akşener, iki başkanın icraatçı cumhurbaşkanı yardımcılığı için aday gösterilmesini teklif etmiş ve yanıt gelene kadar bugünkü toplantıya katılmayacağını açıklamış.
Bana göre de bu son derecede makul ve akılcı bir çözüm.
Siyaseten de doğru ve bu şekilde kimse de geri adım atmış, taviz vermiş falan olmayacak.
Üstelik hiç kimse seçmenime ne derim, durumu nasıl izahat getiririm diye de endişelenmeyecek.
Üstelik böyle bir yapılanma Muhalif kesimin oylarını konsolide etmek için son derecede faydalı olacak ve bu ülkede yaşayan kesimlerin çok büyük bir kısmı yeni hükümette kendini temsil ediliyor olarak hissetmesine de yol açacaktır.
Meral Hanım’ın masadan kalkması ile dört köşe olup, etekleri zil çalan zevatın da hevesleri kursağında kalmış olacaktır.
Sanırım bu haberden sonra aktroller karalar bağlayıp oturuyorlardır.
Türk Demokrasisinin yaşaması için şu anda yürürlükte olan tek adam anayasasının değişmesi ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik düzenlemelerin yapılması mutlak bir gerekliliktir.
Muhalefetin kazanması ve çok çalışarak üzerinde mutabık kaldıkları değişiklikleri gerçekleştirmeleri halinde Türk demokrasisi bu derin krizden güçlenerek çıkacak, denge ve denetleme mekanizmaları kurulacak, güçler ayrılığı tesis edilecek, tarafsız ve bağımsız bir hukuk sistemi tekrar işlemeye başlayacaktır.
Ancak bu şekilde Türk devleti etkin ve düzgün bir çalışma ortamına kavuşacaktır.
Bütün bu gelişmeler halkımıza refah ve özgürlüklerinin artması olarak yansıyacaktır.
En nihayetinde akla ve demokrasiye uygun bu çözüm yolunu bulan herkese çok teşekkür etmek gerekmektedir, ellerine sağlık diyelim.