Vesayet nedir? Çeşit çeşit vesayet var.
Vesayetin bilimsel tanımı:”İdari vesayet ya da yönetsel vesayet, özelikle üniter yapılı devletlerde genel idare sanığı ile yerinde yönetim alanı arasında idari bütünlük sağlamaya yarayan denetim mekanizması” diye ifade edilebilir.
Vesayet ile ilgili düşünce ve örneklere bakmayan siyasetçilere şunu işaret etmek ediyorum. Türkiye’de halk yığınları gerçek olmayan siyaset ile kandırıldı. Geçim derdine düşmüş yığınlar aynaya bakamayacak hale düştü.
Seçim yolu ile 2001 yılında iktidara gelen AKP’nin Genel Başkanı RTE; çok önemli bir konuda bir gün önce söylediklerini 24 saat geçmeden aksini söylüyor ve uyguluyordu.
RTE’nin takındıkları bu tavra ve söylemlerine AKP’nin yürütme organlarından ve parti yönetiminde kimsenin “tıkı” çıkmıyordu.
Bunu daha iyi anlayabilmek için İsmet İnönü’nin CHP Genel Başkanlığı dönemine bakalım! “27 Mayıs” öncesini hatırlayanlar bilir. CHP’nin Genel Merkezi, Ankara Ulus Meydanı’nda bulunuyordu.
İsmet Paşanın kimi arkadaşları oluşumlardan dolayı sessizliğini ve ilgisizliğini Meclis de yaptığı güzel konuşmalara karşı yeterli bulmuyorlardı. Paşa’yı hep suçladılar. Yine en son Rıfkı Salim BURÇAK, üç yıl önce 1. TBMM’nde düzenlenen “Ulusal Egemenlik” toplantısında “27 Mayıs” nedeniyle İsmet Paşayı suçladı.
Oysa İsmet Paşanın Türk Silahlı Kuvvetleri ile “27 Mayıs’ın” oluşmasında asla ve asla bir ortaklığı ve birlikteliği yoktu. Belgeleri incelerseniz o zamanlar Şevki AYSAN’ın gençlerin Başkanlığını yapıyordu. Kendisini ziyaretinde, İsmet Paşa dedi ki: “ Çocuklar, nokta kadar da olsa ışık görüyorum. Bu sokak hareketlerinden vazgeçin!” Bu sözleriyle İsmet Paşa hem olayların demokratik çizgide yürüyüp sonuçlanmasını diliyordu hem de çocukların başına bir kötülük gelmesini istemiyordu.
Vesayetin başının darbeye dayandığını bilen İsmet İnönü, Cemal GÜRSEL’e yazdığa mektup da Adnan Menderes’in, Refik Koraltan’ın ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamlarına karşı çıkıyordu.
Atatürk’ün sağ kolu İsmet İnönü vesayete destek verecek biri değildi. 1919’dan 1950’ye değin Cumhuriyetin kutup yıldızıydı. Bizler onlarla ne kadar öğünsek azdır.
Atatürk’e İnönü’ye ne kadar layık olduğumuzu anlamak için oturup düşünmemiz gerekir.
1919 ve 1922 gibi üç yıllık kısa bir sürede “Kurtuluş Savaşı’nı" zaferle sonuçlandıracaksınız, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, kaleleri zapt edilmiş, ülkeyi zafere ulaştıracaksınız.
Hiç kimsenin ummadığı bir zamanda, her türlü olanaksızlıklara karşın, Padişahlığı ve Halifeliği reddedip Cumhuriyeti ilan edeceksiniz. Türkiye’yi dünyanın en saygın ülkesi yapacaksınız.
Sonradan kalkıp RTE ekibinin dediği gibi askeri hareketlerin özünü anlamadan “vesayet” ve vesayete destek vermek ile CHP’yi suçlayacaksınız.
Olur mu? Olmaz…
Öyle ki Atatürk ve İnönü döneminde yalnız Almanya’dan Türkiye’ye sığınan bilim adamı 142 idi.
Şimdi RTE’nin 22 yıllık iktidarı döneminde herkes Türkiye’den kaçmaya çalışıyor ya da Türkiye’nin varlıklarını Batıya kaçırmaya çalışıyorlar.
Benden iyi biliyorsunuz.
AKP iktidarında fabrika bacaları artmadı. Köprü sayısının artması, yolların üst üste gelmesi ve şehir hastanelerinin yapılması Türkiye’nin kalkındığını göstermez.
Türkiye 2023’den 2073’e kadar AKP halkı borçlandırdı.
İşte bunun gerçek adı “vesayet”tir.
Bir siyasi iktidarın ilkede, saygınlıkta ve onurda artışı kanıtlayan belirtiler olmadıkça bir anlam taşımaz.
Bugün Türkiye, Büyük ATATÜRK’ün “istiklali tam” dediği durumun içerisinde gölgeli bölümler yaşamaktadır. Bakınız! Dış siyaset, iç siyaset... İşte IMF... İşte BM’in kanadı altında NATO’nun yaptığı ikilemli çıkışlar...
Ama Türkiye’nin özelleştirme adı ile yapılan talana kapıyı açık tutması ve küreselleşme adı altında dayatılan ekonomik oyunlar AKP’nin çıkmazıdır.