Oysa ekonomi esas itibarıyla uluslararası gelişmelerden, iklimden, teknolojiden ve pandemi gibi doğal süreçlerden faizden etkilendiğinden çok daha fazla etkilenir, bu tip olaylara çok daha radikal bir tepki verir.

Oysa ekonomi esas itibarıyla uluslararası gelişmelerden, iklimden, teknolojiden ve pandemi gibi doğal süreçlerden faizden etkilendiğinden çok daha fazla etkilenir, bu tip olaylara çok daha radikal bir tepki verir.

Oysa ekonomi esas itibarıyla uluslararası gelişmelerden, iklimden, teknolojiden ve pandemi gibi doğal süreçlerden faizden etkilendiğinden çok daha fazla etkilenir, bu tip olaylara çok daha radikal bir tepki verir.

Türkiye’de konuşulmuyor ama Amerika’da Rusya’nın blöf yapmadığı bu yılın şubat mart aylarında Ukrayna’yı işgal ve kontrol etmek için bir askeri harekât başlatabileceği kulislerde dillendiriliyor.

Diktatörleşen Putin idaresindeki Rusya’nın artık kendini yeterince güçlü hissettiği ve doksanlı yılların başında dağılan SSCB’nin kontrol ettiği coğrafyaya geri dönmeye çalıştığı bir sır değil. Kazakistan’da son yaşanan gelişmeleri de bu bağlamda değerlendirmek mümkündür. Rusya’nın hem Suriye ve ham de Libya’da inisiyatif alması, ağırlığını koyması ve kontrolü sağlaması da kendilerine olan güvenlerini artırıcı bir etki yapmış bulunmaktadır.

Türkiye uzunca bir müddettir ABD ve AB ile çok ciddi bir çatışma halinde, arada soğuk rüzgârlar esiyor, ilişkiler adeta buz tutmuş durumda.

Putin ve Erdoğan arasındaki ilişkinin gücü ise biliniyor, Putin Türkiye ile Amerika ve Avrupa birliğini birbirine düşürmek, araya fitne sokarak NATO’da bir çatlak yaratmak için hiçbir fırsatı da kaçırmıyor. Son uçak krizinden sonra yaşananlar ortada, Putin’in dostu olan Rus Büyükelçi Karlov suikastı bile Rusya Türkiye ilişkilerini sarsmadı, Putin soğukkanlılığını korudu.

Rusya ile ilişkiler böyleyken diğer yandan Türkiye ile Ukrayna arasındaki ilişkiler de çok sıkı. Türkiye’nin sattığı silah mühimmat İHA ve SİHA’lar sayesinde Ukrayna savunması oldukça güç kazandı, Ukrayna’da Türkiye’ye ileri teknoloji sistemler satıyor üstelik. Türkiye Kırım’ın işgal ve ilhakını tanımadığını açık ve net olarak ilan etmiş bulunmaktadır. Üstelik Türkiye Kırım’ın kaderi üzerinde hem soydaş olmaları ve Osmanlı döneminden gelen hukuki statü sebebiyle bir söz hakkı olduğunu da savunuyor.

Putin bir blöf yapmıyor da Ukrayna’ya yönelik bir askeri operasyon düzenlerse ne olur?

NATO, ABD ve AB bu askeri harekâta şiddetle karşı çıkarlar. Belki de askeri bir operasyon ile dahi cevap verirler. Ukrayna ordusuna fiili askeri destek sağlarlar mı bilinmiyor ama silah, mühimmat ve malzeme vererek lojistik destek sağlayacakları Rusya üzerindeki yaptırımları çok ağırlaştıracakları, ekonomisini çökertmeye çalışacakları kesindir. Bahsedilen yaptırımlar arasında Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması dahi bulunmaktadır.

Unutmamak gerekir ki geçtiğimiz aralık ayında bir araya gelen G7 ülkelerinin dışişleri bakanları toplantısının sonuç bildirisinden Rusya’ya Ukrayna konusunda yaptırım tehdidi çıkmış ve bildiride, “Rusya Devlet Başkan Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırması halinde Moskova’nın devasa sonuçlar ve ağır bedellerle karşılaşacağı” belirtilmişti.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda belki de en zor durumda kalacak kişi Erdoğan ve ülke ise Türkiye olacaktır. Türkiye böyle bir durumda kesin bir tercih yapmaya, tavır almaya zorlanacak ya Ukrayna ve NATO blokunda yer alması ya da Rusya’yı tercih etmesi gerekecektir.

Ağır bir döviz krizi yaşayan, ekonomik krizin gittikçe derinleştiği Türkiye’nin Rusya’ya açıkça cephe alması en büyük pazarı ve en büyük tedarikçisi ile papaz olması demektir. Sadece bu da değil Suriye’de hâkim olan Putin’in bir cezalandırma operasyonu hem Suriye’de bulunan askerilerimizin güvenliğini tehdit eder ve hem de bir anda milyonlarca yeni mülteciden oluşan devasa bir göç dalgasını daha kapımızda buluruz.

Rusya Türkiye’nin en büyük doğalgaz tedarikçisi, gaz tedarikinde bir aksama olması halinde hem enerji üretiminde ve hem de sanayide ciddi sıkıntılar ile karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Rusya’nın Türkiye’den ithalatı kesmesi ve Rus turistlerin gelmemesi ise büyük ölçüde döviz kaybına neden olacaktır. Rusya tarafından yürütülen nükleer santral projesi gibi büyük projelerin akıbeti de meçhul olacaktır.

Türkiye tarafsız kalmaya veyahut da Rusya’dan yana tavır koymaya kalkarsa bu sefer de ABD ve AB yaptırımları ile karşılaşacak ve gene çok zor bir duruma düşecektir.

Netice itibariyle Erdoğan’ın “kırk katır mı kırk satır mı?” sorusuna cevap vermek zorunda kalacağı bir kavşağa hızla yaklaşıyoruz gibime geliyor. Erdoğan’ın bu soruya vereceği yanıt her ne olursa olsun Türk ekonomisini derinden etkileyecektir.