Sevgili Okurlarım, Uzmanlık alanım iletişim bilimi. Aynı zamanda Sosyoloğum. Bu alan kapsamındaki her şeyle ilgili olmakla birlikte kişisel olarak yönelimim doğa, çevre, hayvan hakları gibi konular üzerinde yoğunlaşıyor. Kadın-erkek ilişkileri üzerinde yazmayı pek tercih etmemekle birlikte, bugün son zamanlarda moda haline gelmiş “prenses erkek” tabirinden bahsetmek istedim. Kadının da erkeğin de ötekileştirilmemesi gerektiğini düşünen biri olarak “prenses” tabiri benim için hoş bir tabir değil elbette, ancak kalıplaşmaya başladı bir şekilde ve üzerinde düşünülmesi gerekmekte.

Efendim nedir bu prenses erkek? Neden şimdi böyle bir kavram ortaya çıktı?

Bundan önce, erkek kavramı ağırlıklı olarak maskülenlikle örtüşen bir kavramdı. Fakat dünya inanılmaz bir hızla değişirken, son jenerasyonla birlikte artık erkeklerin de önceki dönem erkeklerinden çok farklı olduğunu görmeye başladık. Bu durum, kendisini gerek kılık kıyafet gerekse davranış biçimlerinde göstermeye başlar oldu. Artık süslü genç kızların kullandığı kürklü montları ve takıları erkeklerin üzerinde görüyoruz. Önceden kadınlar kendilerini naza çekerken, artık erkeklerin naza çektiğini, nazlı bir prenses edasında karşı cinse naz ve kapris yaptığını görür olduk. Kadınlar erkeklerin üzerine fazlaca düşerken, erkekler de kendilerini çekerek, bulunmaz bir değerde olduklarını düşünmeye başladılar. Peki buna sebep neydi? Aslında onlara bu misyonu yükleyen etkenlerden bir tanesi kadınlar değil midir? Erkekleri prensesleştiren kadınlar mıydı yoksa koşullar mıydı? Ben her ikisinin de olduğunu düşünüyorum. Değişen düzen ve yaşam koşullarıyla birlikte, aynı zamanda kadınların da erkekleri prensesleştirdiğini gözlemliyorum. Artık kadınların kendilerinden ödün verircesine erkekleri fazlaca yücelttiğini ve onların peşinden koştuğunu; erkeklerin ise kendilerini sineye çektiğini, “nasıl olsa taliplerim ve alternatiflerim fazla” dediklerini görür oldum. Erkek misyonunu adeta kadın devralmış gibi. Erkeğin yapacaklarını kadınlar yapıyor oldu. Cinsiyetçi bir insan olmamakla birlikte, bu durumun hoşuma gitmediğini söylemem lazım. Çünkü her şeyin doğal bir dengede olduğunu, olması gerektiğini ve bu dengenin bozulmaması gerektiğini düşünüyorum. İnsanın ve insan ilişkilerinin de elbette bir doğası var ve kadın erkek ilişkisinin de hassas bir dengesi var.

Bu sene içerisinde mesleki olarak zor bir dönemimde ard arda birer ay arayla çok sevdiğim dayılarımı kaybettim. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Nur içinde yatsınlar. Onlarla büyürken, ne kadar şahane erkek figürleriyle yetişme şansını elde etmiş olduğumu söylemek isterim. Dürüst, namuslu, mert, ahlaklı, fedakar, çalışkan, ailelerine ve eşlerin bağlı, sadık, çevreye ve akrabalarına özverili ve yardımsever, dört dörtlük erkekler olan dayılarımla hep gurur duydum. Ve bu erkek modelinin ne kadar az olduğunu gördüm. Şimdi bu modelden pek fazla üretilmiyor ne yazık ki. Artık yeni prenses erkek modelinden fazlaca var. Görüşme sonrası kadının kendisini bırakmasını isteyen, hesabı kadının ödemesini talep eden veya yarı yarıya ödemeyi teklif eden, hatta ilerleyen dönemlerde para isteyen, kredi çekmesini isteyen, elini bir yere çarpsa uzun süre sızlanan, hasta olsa perişanları oynayan, bir poşet dahi taşımaktan yüksünen, sürekli yorgunluktan bahseden, kadının ilk adımı ve mesajı atmasını bekleyen, “sen yazmadın diye yazmadım, sen yapmadın diye yapmadım” diyen, karşısındaki için hiçbir gayret göstermek istemeyen hiçbir çaba sarfetmek istemeyen, hatta parmağını bile oynatmak istemeyen yeni ve değişik bir model. Taliplilerine bol şans dileklerimle...Sevgiler…