Aslında son 20 küsur yıldır diğer pek çok şey gibi asgari ücreti de hep Erdoğan belirliyordu ama asgari ücret kimseyi memnun etmeyecek, başlı başına netameli bir konu olduğu için bu iş bir komisyona havale edilmiş ve buradaki karar mekanizması taammüden bulanıklaştırılmıştı.
Görünüşte işçi temsilcilerinin de bileşeni olduğu sözde yetkili Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıp bir rakam belirliyordu. Bu komisyonda 5 işçi, 5 işveren ve 5 de hükûmet temsilcisi bulunuyor, komisyonda kararlar basit çoğunlukla alınıyor ve neticede her daim sonucu hükûmet belirliyordu.
İşçilerin mümkün olan en yüksek rakamı, işverenlerin ise mümkün olan en düşüğünü talep etmesi bu işin doğası gereğidir. Bu denge durumda da hükûmet hangi tarafa meylederse sonuç o tarafın arzusuna daha yakın oluyordu.
Eğer asgari ücretin belirlendiği dönem seçimlere yakın bir dönemse göreceli olarak işçileri daha fazla memnun edecek bir seviye belirleniyor ve böyle yüksek seviyede belirlenen ücretleri daima çıkıp Erdoğan açıklıyor “biz bakın biz işçimize ne kadar yüksek bir ücret verdik” diye övünüp vatandaşlardan oy talep ediyordu. Oy kaygısı taşınmayan dönemlerde ise daha düşük bir ücret seviyesi belirleniyor ve bunun açıklanması da bakana bırakılıyordu.
Bu sefer işçi temsilcileri “biz yıllardır süren ve hep işçinin aleyhine sonuç veren bu tiyatroda figüran olmayacağız” dediler, komisyon toplantılarını boykot ettiler.
Bence de en doğrusunu yaptılar bu şekilde tabiri caizse “takke düştü kel göründü” asgari ücretin esasında kimin tarafından belirlendiği ortaya çıktı.
Bu sefer belirlenen asgari ücret daha belirlendiği dönemde bile Kasım 2025 dönemi açlık sınırının epeyce altında kaldı. Üstelik bu yeni asgari ücret işçilerin eline 2026 yılının Şubat ayında geçecek yani daha yaklaşık 1,5 ay var ve herkes biliyor ki bu sürede de enflasyon asgari ücreti kemirmeye devam edecek.
28.075.-TL olarak belirlenen bu yeni asgari ücret bize iki konuda ip ucu veriyor:
- 2026 da işçiler için son derecede zor geçecek, hayat pahalılığı ücret geliri ile geçinenleri ezmeye devam edecek.
- Çok ama çok olağanüstü bir gelişme olmazsa 2026 da seçim yapılması planlanmıyor
Açıkça görünmektedir ki hükûmet vatandaşların balık hafızalı olmasına güveniyor, seçime yakın “ellerine üç beş kuruş fazla verdik mi nasılsa bu gün çektikler sıkıntıları unuturlar, gene döner dolaşır gelir bize oy verirler” diye düşünüyor.
Lakin demedi demeyin, hatırlatmak isterim ki atalarımız da; “kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” demiştir.
Eh şunun şurasında sandığa 2 yıl kadar bir şey kaldı, o sandık eninde sonunda önümüze gelecek ve vatandaşın balık hafızalı olup olmadığı da açıkça görülecek.
Gelelim bu seviyede bir asgari ücret belirleyip vatandaşı hayat pahalılığına ezdirmek enflasyon ile mücadele de bir fayda sağlar mı sağlamaz mı konusuna:
Gelirleri baskılamak enflasyon ile mücadelede herhangi bir fayda sağlamayacaktır!
Öncelikle herkes şunu bilmelidir ki enflasyon her yerde ve her zaman parasal bir olgudur, enflasyonun sebebi hane halkı gelir ya da giderleri değil devlet harcamalarıdır.
Sonuç olarak:
- Eğer dolaşımdaki para miktarı ve veya dolaşım hızı göreceli olarak artarsa para değer kaybeder.
- Eğer parayı basan otorite itibar kaybederse onun bastığı para da değer kaybeder.
Dolaşımdaki paranın miktarı ile ekonominin büyüklüğü arasında bir ters korelasyon ilişkisi vardır ve bu yüzden de miktarın etkisi görecelidir. Para miktarı aynı kalsa bile ekonomi küçülürse dolaşımda para fazlalığı ortaya çıkar ya da ekonominin büyüklüğü aynı kalsa bile dolaşıma fazla para girerse dolaşımdaki paranın fazlalığı olgusu ortaya çıkar.
Hane halkı gelirlerini düşük tutmak ekonominin küçülmesine yol açar ve dolaşımdaki para miktarı nominal olarak aynı kalsa bile göreceli olarak artacaktır ve buda enflasyonun artmasına yol açacaktır.
Birde paranın dolaşım hızının artması ya da azalması olgusu vardır ki buda neredeyse tamamen güven ile ilişkili bir konudur. Paranın dolaşım hızının artması da sonuç olarak aynı miktarının artması gibi bir etki yapar ve enflasyon yaratır.
Sonuç olarak ücretler arttı, enflasyon da bu yüzden arttı demek gerçekçi değildir.