Bugün kullandığımız kağıt paraların ve elbette bu kağıt paralara bağlı dijital paraların altın ya da gümüş gibi kıymetli maden cinsinden bir karşılığı yoktur.
Bugün tedavülde olan kağıt paralar devletlerin sonsuz vadeli sıfır faizli senedi hükmündedir ve değerleri tamamen itibaridir.
Küresel ölçekte yoğun olarak kullanılan ve rezerv para olan dolar da elbette bir istisna değildir ve eninde sonunda değeri itibari olan bir kağıt paradır.
Doların hükümranlığı İkinci Dünya savaşı sonrasında kurulmuş olan Bretton Woods sistemi ile başlamıştı.
İkinci Dünya savaşı sonrasında kurulmuş olan Bretton Woods sisteminin 1971’de dağılması, doların altınla olan sabit bağını koparmıştı. Para artık “karşılığı olan” bir varlık değil, “devletin senedi” haline geldi. Bu, modern finansın temelinde yatan güven sorununun başlangıcıydı.
Bu yüzden de dolar ve altın paritesindeki dönemsel sıçramalar, yalnızca finansal dalgalanmalar değil; parasal sistemin meşruiyet krizlerinin de bir yansımasıdır.
Bu dalgalanmaları okurken altını sabit bir nirengi noktası olarak kabul edip altın karşısında dolar kurunun dalgalanmasını, düşmesini ya da yükselmesini izlersek olan biteni çok daha doğru olarak anlayabiliriz.
Eninde sonunda değeri itibari olarak belirlenen bir kağıt para olan doları nirengi noktası olarak alıp, sabit kabul ederek altın çıktı ya da altın düştü yargısına varmak gerçek durumu anlamamızı engelleyebilir.
1973, 1974, 1979 ve bugün 2025…
Bu tarihlerden her biri, doların itibari değerinin sorgulandığı tarihsel kırılma anlarıdır. Bir X kullanıcısı aşağıda bu önemli kırılma anlarının kronolojik bir sıralamasını yapmış bende paylaşayım istedim, geçmişte yaşananları hatırlamak bu gün olan biteni anlamaya çok yardımcı olacaktır.
Dönemlere göre altın fiyatlarındaki % değişim yaklaşık olarak şöyledir:
1. 1971: Bretton Woods’un Çöküşü ve İlk Parasal Güven Krizi (+%66)
2. 1974: Petrol Şoku, Stagflasyon ve Altının Serbestleşmesi (+%72)
3. 1979: İran Devrimi, Jeopolitik Sarsıntı ve Tarihi Zirve (+%120)
4. 1980: Volcker Dönemi, Faiz Şoku ve Doların Yeniden Güçlenişi (−%32)
5. 2001 – 2012: Parasal Genişleme Çağı ve Altının Yeniden Keşfi (+%660)
6. 2008: Küresel Finans Krizi ve Altının Sistemik Sigorta Rolü (+%25)
7. 2011: Tarihi Zirve ve Ardından Gelen On Yıllık Düzeltme(−%45)
8. 2020: Pandemi, parasal Şişme ve Rezerv Davranışlarının Değişimi (+%25)
9. 2022: Enerji Krizi, Enflasyonist Baskı ve Parasal Parçalanma (+%15)
10. 2025: Rezerv Dönüşümü, Yaptırım Baskısı, Borç Sarmalı ve Güven Krizinin Derinleşmesi (+%62)
1973’te yaşanan OPEC petrol ambargosu, küresel fiyat sistemini altüst etmişti. Doların reel değeri çökerken, altın %66 yükseldi. Petrol ile altın arasındaki korelasyon o tarihten itibaren ekonomik gücün değil, parasal güvenin göstergesi haline geldi.
1974’te ABD enflasyonu %12’yi geçti, işsizlik arttı, faizler kontrolden çıktı. Doların alım gücü erirken altın %72 değerlendi. Bu yükseliş yalnızca “fiyat” değil, enflasyonist ortamda reel servet koruma refleksinin tarihsel bir örneğiydi.
Aynı yıl ABD vatandaşlarına altın sahibi olma yasağı kaldırıldı. 1933’ten beri yasak olan bireysel altın talebi serbest kalınca fiyat, birikmiş güven arayışını anında fiyatladı. Altın artık hem finansal hem sosyolojik bir özgürlük sembolüydü.
1979’da küresel sahne yeniden değişti. İran Devrimi, Sovyetlerin Afganistan işgali ve ABD’de çift haneli enflasyon, dolara olan güveni sarstı. Altın bir yılda %120 artarak tarihinin en dramatik güven kaçışını temsil etti.
Bu dönemde altın fiyatları yalnızca enflasyona değil, jeopolitik istikrarsızlığa ve parasal egemenlik krizine tepki verdi. Paranın politik doğası, altınla yeniden sınandı. 1979 çıkışı bir değer saklama değil, sistemden kaçış hamlesi idi.
1980 sonrası Volcker’ın yüksek faiz politikasıyla dolar yeniden güç kazandı, altın geriledi. Ancak parasal sistemin “döngüsel güven krizleri” o tarihten sonra periyodik hale geldi: 1998, 2008, 2020 ve şimdi 2025.
2025’te yaşanan yükselişin de doğası farklı değil ama daha derin.
Hatırlatmak isterim ki 1 Ocak 2025’te ons 2.6260 dolardı, 20 Ekim’de 4.256 dolara ulaştı. Yaklaşık %62’lik artış, nominal değil yapısal bir göstergedir: borç temelli sistemin güven katsayısı çökmektedir.
1970’lerde fiyatı yönlendiren enflasyondu; 2025’te ise bilanço şişkinliği, rezerv dönüşümü ve parasal güven erozyonu. Artık altın, fiyat istikrarının değil, para sisteminin sürdürülebilirliğinin göstergesidir.
Altın fiyatlarındaki bu çıkış, yalnızca talep artışı değil; “fiyat” para düzeninin epistemolojik sınırının görünür hale gelmesidir. Altın, ekonomik bir varlıktan çok, parasal iktisadın tutarlılık testidir.
1973–79 arasında altının yaptığı sıçrama, paranın gerçekliğini sorgulayan ilk büyük dalgaydı. 2025 yükselişi ise dijitalleşmiş finans çağında, paranın sanal güven üzerine kurulu yapısının kırılma anıdır.
Tarih bire bir tekerrür etmez ama ritmi değişmez. 1970’lerde güven krizi ulusal düzeydeydi; 2025’te küresel.
Paranın karşılığı hâlâ altın değil; ama güvenin karşılığı hâlâ sadece altın. Bu nedenle yükseliş, bir fiyat değil, bir tür "medeniyet" göstergesidir.
Emeğe saygı kapsamında belirteyim; bu makalemi yazarken Edwin Drake isimli bir X kullanıcısının paylaşımlarından epeyce faydalandım, paylaştığı önemli bir özetti bende