Vatandaşlara hitap eden Recep Bey “şunu bilmenizi istiyorum: AK Parti iktidarı zulme rıza göstermez. Zulmedilmesini asla...

Vatandaşlara hitap eden Recep Bey “şunu bilmenizi istiyorum: AK Parti iktidarı zulme rıza göstermez. Zulmedilmesini asla istemez ve derdimiz şu an itibarıyla inşallah aralık ayındaki yapılacak olan yeni değerlendirmelerle de asgari ücreti en uygun rakama çıkarmak. Biz bunun için varız.

Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun Allah’ın izniyle olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Bunu biz yaparız. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” Demiş…

Bu cümleden iki hususu anlıyoruz:

Bunlardan birincisi 20 küsur yıllık iktidarı süresince Recep beyin en bu temel sorunları halledemediğini, 20 küsur yıl önce iktidara gelirken verdiği sözleri tutamadığını ve bu gün itibariyle ülkede yolsuzluk, rüşvet ve yoksulluğun sürdüğünü anlıyoruz.

İkinci olarak ise Recep beyin bu temel sorunları halledecek bir plan ve programının olmadığını ve hala bir hazırlık süreci içinde olduklarını itiraf ettiğini anlıyoruz.

Bakınız; Recep beyin 20 yıllık bir iktidardan sonra Türkiye’yi getirdiği nokta yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların zirve yaptığı, hak ve özgürlüklerin dibi boyladığı asgari ücretin açlık sınırının bile altında kaldığı bir noktadır.

Bu noktada çıkıp nutuk atarak “bu sorunları biz çözeriz” demek içi boş bir iddiadan öteye geçemez.

Recep Bey ve arkadaşları Türkiye’nin yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar sorununu hiçbir şekilde çözemezler! Çözemezler, çünkü ne bu yapısal sorunları çözebilecek bir düşünce yapısına ve ne de bu sorunları çözebilecek bilgili, becerili ve liyakatli kadrolara sahip değiller. Ortada bu hedefe yönelik bir plan ve programları da, böyle ciddi plan ve program yapabilecek kadroları da yok!

Ben çok uzun bir zamandır Türkiye’nin çok ciddi yapısal sorunları olduğunu ve bu yapısal sorunların en başında da nitelikli iş gücü ve işveren yetiştirecek bir eğitim sistemi eksikliği ile yetişmiş insanların Türkiye’de yaşayıp çalışmasını özendirecek, beyin ve işgücü göçünü engelleyecek toplumsal iklimin mutlak gerekliliğini anlatıp duruyorum.

Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde “Geleceğe Hazırlık: Yeni Nesil Yatırımlar, Çözümler ve Fırsatlar” oturumunda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, benim bu anlattıklarıma paralel şeyler söyledi ve Türkiye’nin “2K” problemi bulunduğunu, bu sorunların katma değer ve kapasite kullanım oranı olduğunu dile getirdi.

Turan, “nitelikli insan kaynağının nitelikli eğitimle sağlanabileceğini belirterek, “Nitelikli insan kaynağıyla katma değer üretmek zorundayız. Bir de bunları kaybetmememiz lazım. Yani insani gelişme ve etkinleşmeye yatırım yapmazsak, bilimi, teknoloji ve inovasyonu önceliklendirmezsek, ekonomiden demokrasiye kadar her alanda güvenilir ve kapsayıcı kurum ve kuralları yerleştirmezsek, sürdürülebilir büyümeyi Türkiye’nin sağlama şansı yok. Onun için de bilime, insana, kurumlara yatırım yapıp, iş dünyasının önünü açmamız gerekiyor diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Gençlerin hayallerini hayata geçireceği iklimi Türkiye’de oluşturmanın herkesin görevi olduğunu söyleyen Turan, “Nitelikli insanları çekmeliyiz ki katma değer üretip bununla da ihracat birim fiyatlarımızı veya Türkiye’nin katma değerli ihracatını sağlayalım.” Dedi.

Tamı tamına, harfiyen Orhan Beyin söylediklerine katılıyorum, son derecede doğru tespitler bunlar.

Türkiye nitelikli işgücü yetiştirebilecek bir eğitim sistemi kuramaz ve yetiştirdiği az biraz nitelikli insanın bu ülkede kalmasını, yaşamasını, üretmesini sağlayacak toplumsal iklimi yaratamazsa yoksulluk ile beş etmesi asla mümkün olmayacaktır. Yoksulluğun olduğu her yerde yolsuzluğun olacağı da kesindir.

AKP kafasına göre tesis edilmek istenen eğitim modeli ile sadece biat kültürüne, dini ve ideolojik ezberlere sahip olan ama üretim fonksiyonu açısından zerrece bir işe yaramayan insanlar yetiştirilebilir. Bu insanlar ile katma değeri yüksek nitelikli üretim yapmak ise hiç bir şekilde mümkün olmaz.