Tarih, yalnızca tarihte kalmaz. Sokaklarda yankılanır, sofralarımızda hissedilir, gençlerin umudunu sınar, yaşlıların belleğinde tazelenir. “Tarih tekerrür eder” sözü, kuru bir tespitten öte bir sorumluluk çağrısıdır. Geçmişin hatalarını, acılarını, ihmallerini tekrarlamamamız için bize yol gösterir. Ders çıkarmıyorsak, tarih tekrar eder. Bedelini en çok, o tarih boyunca sesi duyulmayanlar öder.
Bugün Türkiye’de de bu tekerrürün izlerini görmek mümkün. Ekonomi, adalet, geçim ve toplumsal huzur bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı. Son aylarda yıllık enflasyonun beklenmedik bir sıçrama yaparak yüzde 33’lere ulaşması, halkın alım gücünü daha da eritti; bu, yalnızca bir istatistik değil, sofralardan eksilen bir tabak, çocukların geleceğinden eksilen bir umut demektir.
Toplumun farklı kesimlerinde biriken huzursuzluk, derin bir sessizlikle büyüyor. Herkes biliyor ki, adaletin eksikliği yalnızca mahkeme salonlarında değil, hayatın her alanında hissediliyor. İnsanlar, emeğinin karşılığını alamadığında, haksızlık karşısında susmaya zorlandığında ya da hakkını ararken yalnız bırakıldığında tarih bir kez daha aynı cümleyi kuruyor: “Yine mi?”
Tarih tekerrür ederken en çok acıyı hissedenler, sırtında hayatın yükünü taşıyanlardır. İşçiler, emekliler, kadınlar, gençler, geçim mücadelesi veren milyonlar. Her biri farklı hikayelere sahip ama ortak bir gerçekle karşı karşıya. Geçmişte olduğu gibi bugün de adaletsizlikler, eşitsizlikler, görmezden gelinen acılar birikiyor.
Ama “tarih tekerrür eder” demek, kaderi kabullenmek değildir. Tam tersine, bu bir uyarıdır. Geçmişin tekrar ettiği anlarda sorumluluk almak gerekir. O sorumluluğun adı vicdandır. Vicdan; hatırlamak, unutmamak, bir daha aynı yanlışları görmemek için ses çıkarmaktır. Vicdan, suskunluğun karşısında duran en insani güçtür.
Ders alınmadığında tarih üç nedenden tekrar eder:
✔️Unutulan hafıza,
✔️Çıkar peşindeki iktidar,
✔️Umudunu yitiren toplum.
Tarihsel unutkanlık, geçmişte yaşananların üzerinin örtülmesiyle beslenir. İktidar hesapları, kısa vadeli çıkarlar uğruna kurumların gücünü zayıflatır. Toplumsal umutsuzluk ise en tehlikelisidir; çünkü “değişmez” duygusu, halkın sesini susturur. Ve tarih, tam da o sessizlikte en kolay tekrar eder.
Toplum olarak geçmişten öğrenmemiz gereken çok şey var. Ekonomik krizlerden, sosyal adaletsizliklerden, ertelenmiş reformlardan, susturulmuş seslerden. Çünkü hatırlamak yalnızca bir hafıza meselesi değil, aynı zamanda geleceği onarma cesaretidir.
Bugün öğrenmemiz gereken dersler açık:
✔️Hafızayı canlı tutmak: Eğitim, tarih bilinci ve kamusal hafıza, geçmişin karanlık sayfalarını kapatmak için değil, tekrar açılmaması için vardır. Hatalar gizlenmemeli, nedenleriyle birlikte öğretilmelidir.
✔️Bağımsız kurumlar: Adaletin, denetimin ve liyakatin olduğu bir ülkede tarih kolay kolay tekerrür etmez. Kurumlar zayıfladıkça yanlışlar paketlenir ve yeniden sahneye çıkar.
✔️Toplumsal adalet ve ekonomik dayanışma: Enflasyonun, işsizliğin, yoksulluğun bedelini hep birlikte ödememek için güçlü sosyal politikalar ve ortak bir vicdan gerekir.
✔️Kırılganların sesi olmak: Kadınların, çocukların, emeklilerin ve işçilerin yaşadığı zorlukları görmek, onları yalnız bırakmamak, bir toplumun en büyük sınavıdır.
✔️Kolektif sorumluluk ve vicdan: Bireylerin vicdanı toplumsal vicdana dönüşmediği sürece değişim kalıcı olmaz. “Ben” değil, “biz” demek gerekir.
Tarih yalnızca cezalandırmaz, aynı zamanda öğretir. Küçük yerel girişimler geçmişten öğrenerek yaraları kapatmış, komşuluk dayanışmaları somut iyileşmeler yaratmıştır. Bu başarılar gösterir ki, hatalardan öğrenmek mümkün ve değişim somut adımlarla gelir.
Tarih tekerrür eder ama aynı zamanda öğretir. Eğer kulak verirsek, geçmiş bize güvenin, adaletin, eşitliğin ve insan onurunun nasıl korunacağını anlatır. Ama kulak vermezsek, tarih yine gelir aynı hataları, farklı yüzlerle önümüze koyar.
Bugün sormamız gereken soru şu:
✔️Hangi yanlışı bir daha görmeye dayanabiliriz?
✔️Hangi haksızlığı bir kez daha sineye çekebiliriz?
✔️Vicdanımız, bu kez tarihin hangi sayfasında yer alacak?
Tarih tekerrür eder ama vicdanlarımız uyanık kaldığı sürece, aynı yara tekrar kanamaz.
SONSÖZ
Tarih yalnızca geçmişin tozlu sayfalarında kalmaz o, bugün nefesimizde, sofralarımızda, kararlarımızda yaşar. Eğer geçmişin acılarını yalnızca hatıra olarak saklarsak, aynı yara tekrar açılır; ama eğer hatalardan öğrenmeyi görev bilirsek, o yara bir izden fazlasına dönüşmez. Vicdan, sadece bir iç his değil, eyleme çağıran bir güçtür. Küçük bir dinleme, bir el uzatma, bir gerçeği yüksek sesle söyleme eylemi, tarihin tekrar etmesini engellemeye yeter.
Bugün soracağımız sorular basittir ama ağırdır. ✔️Hangi yanlışı bir daha görmeye tahammül ederiz?
✔️Hangi haksızlığa sessiz kalırız?
Cevabımızın ölçüsü, yalnızca kendi rahatımız değil, gelecek kuşakların yükünü de belirleyecektir. Bu yüzden suskunluk bir lüks değildir aksine bir iştir; vicdanı çalıştırmak, hafızayı canlı tutmak ve adaleti talep etmek her birimizin görevidir.
Tarih tekerrür edebilir ama değişim, küçük adımlarla başlar, yarına dair farklı bir hikaye yazmaya yeter.
 
             
             
             
             
             
             
         
         
         
         
         
        