Futbolda öyle isimler vardır ki, rakamlar ne kadar parlak olursa olsun, sahada sergilediği görüntü ne denli ‘doğru’ kabul edilirse edilsin, insanın içine bir türlü sinmez. Youssef En-Nesyri benim açımdan tam da bu gruba giriyor. Fenerbahçe’ye ciddi, hatta kulüp ölçeğinde rekor bir bedelle geldi. Buna rağmen attığı goller, tabeladaki rakamlar, ne bende ne de pek çok Fenerbahçelide samimi bir gönül bağı oluşturabildi. Bu durum onun vasat ya da yetersiz bir futbolcu olduğu anlamına gelmez elbette. Ancak Faslı oyuncuda, tarif edilmesi zor bir yavanlık, adı konulamayan bir ruhsuzluk hissi var.

Bugün gelinen noktada En-Nesyri, transfer sezonunda Sarı Lacivertli formaya veda etmeye hazırlanıyor. Açıkçası bu ihtimal bana çok da sürpriz gelmiyor. Son haftalarda artan eleştiriler, tribünlerden yükselen huzursuzluk, Faslı oyuncunun psikolojisini sarsacak boyuta ulaştı. Sarf ettiği, “Her an ıslıklanma ihtimaliyle oynamak insanı tüketiyor” cümlesi, profesyonelliğin de bir sınırı olduğunu açıkça gösteriyor. Büyük kulüp forması ağırdır; herkes aynı yükü taşıyamaz.

Meseleye ekonomik açıdan bakıldığında tablo daha da netleşiyor. Yıllık 7 milyon Euro’luk maaş, Avrupa piyasasında ciddi bir engel oluştururken, Suudi Arabistan seçeneğinin öne çıkması da bu nedenle şaşırtıcı değil. Yönetimin olası bir ayrılıkta yaklaşık 25 milyon Euro’luk bonservis beklentisi, bu planlamanın temel taşını oluşturuyor. Dahası, bu gelirin doğrudan yeni bir forvet arayışına aktarılacak olması, kulübün yol haritasını ortaya koyma anlamında çok önemli.

Rakamlar üzerinden konuştuğumuzda ise başka bir gerçek karşımıza çıkıyor. Fenerbahçe, En-Nesyri’yi Sevilla’dan 19,5 milyon Euro gibi tarihî bir bedelle kadrosuna kattı. İlk sezonunda 52 maçta 30 gol ve 7 asistlik katkıyla, kâğıt üzerinde hayli güçlüydü. Ancak bu sezon 24 maçta 8 gol ve 1 asistte kalması, beklentilerin belirgin biçimde gerisinde kaldığını gösteriyor. Kısacası Faslı golcünün ortaya koyduğu istatistikler, yapılan yatırımın karşılığını artık tam anlamıyla vermiyor.

Öte yandan En-Nesyri’nin ayrılma isteğini, yalnızca mental yorgunlukla açıklamak yetersiz olur. Bazen futbolcu için yeni bir nefes, kulüp için de yeni bir yön gereklidir. Fenerbahçe ile arasında bir türlü oluşmayan bağ, bu ayrılığı kaçınılmaz kılıyor. Ortada ne büyük bir çöküş, ne de destansı bir başarı var…

Son tahlilde En-Nesyri’nin vedası, ne dramatik bir kopuş ne de telafisi mümkün olmayan bir kayıp olacak bence. Bu birliktelik baştan itibaren aynı frekansta değildi. Kimine göre şans, kimine göre hayal kırıklığıydı… Bana sorarsanız en yalın karşılığı şu: “Olmadı… Olması da pek mümkün değildi.”

Kalın sağlıcakla…