Defteri açtık.
Kapağında süslü sözler yok; ağır, kalın, yılların yükünü taşıyan bir başlık var. Türkiye’nin karnesi. Bu karne rakamla değil, hayatla yazıldı. Ve hayat, not verirken kimseye torpil geçmedi.
Sayfalar dolu.
Ama notlar iyi değil.
İşçinin alın teri defterlerde kayıtlı, mesai çizelgeleri kabarık.
Ama maaş bordrosu ayın ortasında tükeniyor.
Market rafları dolu, etiketler canlı, cüzdan suskun.
Çalışkanlık ve dayanıklılık: Pekiyi
İnsanca yaşam: Kaldı
Emeklinin geçmişi onurlu bir ömürle dolu.
Bugünü ise pazar filesinin ağırlığıyla ölçülüyor.
İndirim kovalayan adımlar, eksik kalan alışveriş listeleri…
Bazıları barınma ihtiyacını günlük otel odalarında karşılıyor.
Geçmiş başarılar: Pekiyi
Bugünkü yaşam standardı: Zayıf
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, mezarlıklarına bakın.”
Lev Tolstoy
Asgari ücretlinin takvimi dolu; fazla mesailerle, borç günleriyle, ertelenen hayallerle.
Ay sonu geliyor ama umut gelmiyor.
Asgari ücret, asgari bile değil artık.
Çalışkanlık: Pekiyi
Gelecek beklentisi: Zayıf
Eğitim planlarda var.
Ama sınıflar kalabalık, okullar temizlenemiyor, sabun yok.
Çocukların çantası dolu, midesi boş.
Bir öğün yemek çizelgede mevcut, tabakta yok.
Ataması yapılmayan öğretmenlerin dosyaları dolu, sınıflar sessiz.
Bazıları bu sessizliğe daha fazla dayanamıyor.
Eğitim politikası: Orta
Fırsat eşitliği: Kaldı
“Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünür, kimse kendini değiştirmeyi düşünmez.”
Lev Tolstoy
Mesleki eğitim deniyor; adı büyük, yükü küçük omuzlara bırakılmış.
MESAM’larda çocuklar öğrenmesi gerekirken ölüyor.
Defterde “staj” yazıyor, hayatta karşılığı tabut oluyor.
Çocuk işçiliği istatistiklere sığdırılıyor, vicdanın sayfaları yırtılıyor.
Çocuk koruma: Kaldı
Davranış notlarına bakıldığında tablo daha da netleşiyor.
Paylaşma: Zayıf
Empati: Zayıf
Merhamet: Geliştirilmeli
Vicdan: Yetersiz
Kadınların korkusu yüksek.
Sokaklar güven vermiyor, geceler uzun.
Öldürülen kadınların isimleri listelerde artıyor.
Cezalar hafif, kararlar geç.
Adalet var ama zamanında yok.
Cesaret: Pekiyi
Güvenlik: Yetersiz
“Geç gelen adalet, adalet değildir.”
Meclis’te stajyer öğrencilerin tacize uğradığı konuşuluyor.
Dosyalar ağır, kürsüler sessiz.
Geç gelen adalet, adalet sayılmıyor.
Caydırıcılık: Yetersiz
Çocuk gelinler hala bu ülkenin gerçeği.
Okula gitmesi gereken kız çocukları evlendiriliyor.
Defterlerde “eğitim” yazıyor, hayatta kader dayatılıyor.
Kız çocuklarının geleceği: Kaldı
Gençlik başlığına gelince…
Kumar artık kahvehanelerde değil, cebimizde.
Bir tuşla umut kaybediliyor, bir gecede hayat siliniyor.
Uyuşturucu yaş sınırı tanımıyor.
Gençlerin gözleri dolu, yarınları karanlık.
Koruyucu politikalar: Kaldı
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, hapishanelerine bakın.”
Albert Camus
Diplomalar çoğalıyor ama gerçek bilgi azalıyor.
Sahte diplomalarla işe girenler var.
Tanıdık, eş, dost listeleri kabarık.
Gerçek diploması olan gençler ya işsiz ya market rafı diziyor.
Bazıları bu yükü taşıyamıyor, hayattan kopuyor.
Atanamayan öğretmenler çaresizliğe sıkışıyor.
Eşitlik: Zayıf
Liyakat: Kaldı
“Balık baştan kokar.”
Doktorlar gidiyor.
Mühendisler, bilim insanları, akıllı beyinler bavul hazırlıyor.
Gittikleri ülkelerde başarı haberleri geliyor.
Burada ise boş kalan hastaneler, yarım kalan hayaller.
Beyin gücü: İhraç edildi
Ülke geleceği: Zayıflıyor
“Bir ülkenin geleceği, gençlerinin hayallerinde saklıdır.”
Gençler artık ev hayali kurmuyor.
Kiralar uçmuş, alım gücü erimiş.
Evlenmek lüks, çocuk sahibi olmak korku.
Geçim derdi boşanmaları artırıyor.
Çocuklar bu gerginliğin ortasında büyüyor;
psikolojik sorunlar derinleşiyor, akran zorbalığı yayılıyor.
Aile bütünlüğü: Zayıf
Çocuk ruh sağlığı: Alarm veriyor
Toprak bereketli, ama çiftçinin cebinde mazot yok.
Zeytin ağaçları sökülüyor, maden ruhsatları çoğalıyor.
Ormanlar yanıyor; gökyüzü dumanla dolu, kuş sesleri eksik.
Ekonomik kazanç: Geçti
Doğa ve çevre: Kaldı
Hayvanlar toplanıyor, yok ediliyor.
Beslemek yasaklanıyor.
Yoksulluk artıyor, açlık yayılıyor.
Merhamet neredeyse suç sayılıyor.
Can hakkı: Tartışmalı
“Bir ülkede adalet yoksa, orada düzen değil, sadece sessizlik vardır.”
Montesquieu
Televizyonu açıyoruz.
Gündüz kuşağı utançla dolu.
Gerçek dışı diziler, sahte hayatlar, yapay mutluluklar…
Gençler ve kadınlar başka dünyalara sürükleniyor.
Teknoloji fayda yerine bağımlılık üretiyor.
Saatler akıyor; kitap okunmuyor, bilim ve sanat geri çekiliyor.
Zihinsel gelişim: Zayıf
SONSÖZ
Bu karne takdir alır mı?
Belki alır…
Ama çocuklar çalışırken ölmezse,
Kadınlar korkusuz yürüyebilirse,
Gençler hayattan kopmazsa,
Öğretmenler yaşamak isterken ölmezse,
Doktorlar gitmek zorunda kalmazsa,
Emekli bir odaya sığınmazsa,
Doğa nefes alırsa,
Adalet gerçekten zamanında gelirse…
Aksi halde bu karne, kağıtta dolu, vicdanda boş kalır.
Başını öne eğen işçinin,
Filesi eksik emeklinin,
Umudunu valize koyan gencin,
Korkuyla yaşayan kadının,
Aç okula giden çocuğun çaresizliğidir.
İşte bu yüzden bu karne kapanmaz.
İmzalanmaz.
Duvara asılmaz.
Çünkü bu karne, bir öğrencinin değil; bir hayatın, bir ülkenin aynasıdır.